Adam birisi Pazar da koyun satıcısına yanaşır adını sorar;

Satıcı, Hacı Mehmet Çavuş demiş.

Adam, Hacılığın Mekke de,

Çavuşluğun askerde kaldı.

Koyununa ne istiyorsun Mehmet der…

Hayatta başarılı olan her insanın en sevdiği şey; başaracağı iştir.

Çünkü bu başarıda kendisini ifade eder ve bu sayede değerini, üstünlüğünü gösterir.

Bazı insanlar Kişisel yetenek ve başarıları abartırlar, Karşısındakini aşırı yüceltirler veya yererler. Her yönden ehil kişi olduklarına inanırlar. Empati kurmaktan yoksundurlar Diğer kişileri ezici ve aşağılayıcı bir tutuma sahiptirler

İşte bu yüzden, bir oturuşta 300 adet çöp şiş , en hızlı tako yemek, en fazla acı biber yemek gibi manasız yarışmalar buradan gelir.

Üstün gelmek, değerini göstermek çoğu insanın en önemli isteğidir.

Makamlar, mevkiler elbette her zaman birileri tarafından temsil edilecektir, önemli olan o makam ve mevkilere gelenlerin hakkını vermeleri görevlerini layıkıyla yapmalarıdır.

Yüreğinde “sevgi” olmayanın da edepli olması düşünülemez. İnsanları sevecek ki değer versin. İnsanlara değer verecek ki onlara karşı edepli davransın.

Kişinin makamla sınanması ağır sınavlardan biridir. Makam düşkünlüğü öyle sinsi bir hastalıktır ki kibir, tamah ve hırs gibi pek çok kötü sıfata kaynaklık eder.

Daha mükemmel yiyip içme, daha güzel giyinip kuşanma, daha lüks arabalara binme, herkesin gidemeyeceği ortamlar da bulunma, konuştuğu zaman sözünü dinletme, emir verdiği zaman ‘baş üstüne’ dedirtebilme hırs ve arzusu insana makamı cazip gösterir.

Hz. Muhammed; ‘’Mala ve mevkiye düşkün bir kişinin dinine verdiği zarar, bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarardan daha az değildir’’ buyuruyor.

Yunus Emre; İlim meclislerinde aradım, kıldım talep, İlim geride kaldı ille edep ille edep demiştir.

Makam ve mevki elbise gibidir. Kimisine dar gelir öldürür, Kimisine bol gelir güldürür.

Esen kalın…