İnsan sosyal statüsünün hayatını etkilediği, hatta yönettiği bir toplumun içinde yaşar. Yaşadığı bu topluluğun içinde de sahip olduğu durumu değerlendirmek için kendisini başkalarıyla kıyaslamayı tercih eder. Bu durum insan ve toplum açısından sosyal kıyaslama olarak geçer. Pozitif ve negatif olarak bilinen kıyaslama modellerinin insanın kendine anlam kazandırma yolculuğunda hizmet ettiği belirli noktalar vardır.
Kıskançlık; dengesiz ilişkilerin yol açtığı acı veren bir sosyal duygudur. Sosyal kıyas ve kendini değerlendirme ile ilgilidir. Bu yüzden kıskançlığa bazen sosyal bir termometre gibi yaklaşabiliriz. Sosyal statümüzü belirlememize ve statümüz her zaman istediğimiz gibi değilse harekete geçmemize yol açar.
Peki kıskandığımızda nasıl tepki veririz? Kıskançlık durumlarında iki tipte insan gözlemlenir ve iki tipin de farklı yöntemleri vardır. Bunu bir sonraki kısımda konuşacağız.
Temel olarak iki tip vardır: Mülayimler ve (başkalarının mutsuzluğundan keyif alan) kinciler. Mülayimler diğerlerinin başarısından dolayı kötü hisseder fakat onların başına kötü bir şey gelmesini dilemezler. Bu tipteki insanlar kıskandıkları kişinin seviyesine ulaşmaya çalışırlar. Bunu kıskandıkları insanın işlerine burunlarını sokmadan başarabilirler.
Kinci bir şekilde kıskanç olanlar, diğer insanların sahip oldukları şeylere sahip olmayı istemelerinin yanı sıra, onların başına kötü şeylerin gelmesini isterler. Bir şeyi geliştirmek için çaba sarf etmezler; amaçları kıskandıkları insanı değersizleştirmek ya da hatta o insanı gözden çıkararak statüsünü azaltmaktır.
Gelin şimdi birlikte konuya farklı bir açıdan bakalım. Bu iki durumu hissediyor olmanızın hayatınıza bir katkısı var desem? Hissettiğiniz diğer duygular gibi kıskançlık da insanın doğasında olan bir duygu aslında… Her duygunun ortaya çıkmasının hemen öncesinde bir düşünce, arkasından da bir davranış ortaya çıkar. Akılcı ve olumlu düşünce becerisiyle kendini yönetebilen kişilerin, bilişsel esneklik sayesinde bu duygularla baş etmesi daha kolaydır.
Biz zannederiz ki hissettiğimiz duygular düşüncelerimizin özgürce dışavurumudur. En büyük yanılgı burada ortaya çıkıyor. Bizden öncesi dediğimiz gen hafızasından tutun da, kolektif bilinç dışına kadar birçok alanda bir dolu veriye sahibiz. Hayatı her yönüyle deneyimlerken, sizde var olan potansiyeli performansa dönüştürmek için yaşam karşınıza kişileri ve olayları çıkarıyor. Bu kişi ve olay örüntülerinin arasında hissettiğiniz bazı duygularda sıkışmışlık, bazılarında da ferahlık hissi sizi karşılıyor.
Ferahlık hissi ile karşılaşınca neden bu kadar ferah hissediyorum diye kendimizi sorgulamayız genelde. Sorgulama daha çok hissettiğimiz ferahlıkta azalma başlayınca ortaya çıkıyor. Yani kendi duygu halimizi de sürekli bir önceki ve bir sonraki ile kıyaslama yarışındayız. Sonrasında neler mi oluyor dersiniz? Şimdi ve burada dediğimiz o muazzam ve tekrarsız anla ilişki kuramadan, içimizde tepişen duygu hallerinin arasında sıkışıp kalıyoruz. Bu sıkışmışlık hali kendini kendisiyle kıyaslamaktan sıkılınca bu sefer de, çevresindeki ya da daha önce hiç tanımadığı kişilerle kıyaslama yapmaya başlıyor… Bu tekrar döngüsünün içinde sıkışıp kalan insanlar olarak bizlerin de, belirsizliğin yarattığı endişeye doğru lastiği patlamış bir araç gibi gitmemiz tesadüf olmasa gerek.
Peki ne mi yapmalı?
Öncelikle kıskançlığın insani bir duygu olduğunu kabul ederek işe başlayabiliriz. Sizde olmayan başkasında olan ne varsa buna karşı kıskançlık hissiniz ortaya çıktığında, onu bastırmak yerine bu duyguyu izleyin. İşte tam orada aslında bu duygunun size söylemek istediği bir şey var… Bilişsel düzeyinizin esnekliği ne kadar çoksa bu durumu kendi lehinize çevirmeniz de o kadar mümkün. Aksi takdirde yönetemediğiniz bir kıskançlık duygusu sizi yaşamda alıkoyarak, yerini yıkıcı hasete bırakabilir. Bu da işten özel hayata kadar, en önce de kendinizle olan ilişkide ciddi sarsıntılar yaratabilir. Yeni yıla çok kısa bir süre kala içinizde dışarıya akmak isteyen ne kadar duygu varsa hepsini özenle ve şefkatle karşılayın. Unutmayın ki; iyi ya da kötü duygu diye bir şey yoktur. Sadece ve sadece hissettiklerinizin ne kadar farkında olduğunuz gerçeği vardır…