KHK ile meslekten ihraç edilenler hakkında aynı zamanda ceza yargılaması yönünde işlem yapılmış ise, yani bir ceza soruşturması ve kovuşturması yapılmış ise, bu soruşturma ve kovuşturmalarda yaşanan hak ihlalleri ve başvurulacak yargı yolları bu makalenin kapsamını aştığı için ayrı bir makalenin konusu yapılacaktır. Burada kısaca belirtmek gerekirse, olağanüstü hal ilanından sonra gözaltına alınan kişilerin uzun süre gözaltında tutuldukları, avukatlarıyla görüştürülmedikleri ya da usulüne uygun şekilde görüşmelerine izin verilmediği, görüşmelerin izlendiği, dinlendiği ve kayıt altına alındığı, tutuklamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu, masumiyet karinesinin hiçe sayıldığı, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, savunma haklarının sınırlandırıldığı vb. konularda kamuoyuna çokça şikayet geldiği bilinmektedir. Ceza yargılamasında yaşanan hak ihlalleri ile ilgili olarak, ihlalin meydana geldiği tarihten itibaren örneğin gözaltı süresi dört günü geçince, gerekli itiraz ve yargı yolları tüketildikten sonra 30 gün içinde Anayasa Mahkemesine Bireysel başvuru yapılmalı, buradan olumlu bir sonuç alınmaz ise dört ay içinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gerekli başvuru yapılmalıdır. Gözaltında işkence ve kötü muamele (Küfür, hakaret, aşağılama, tehdit, korkutma, uykusuz bırakma, yorma, ayakta bekletme, aç bırakma, tuvalete götürmeme. vb.) iddiası varsa, bunlarla ilgili olarak süresi içinde delilleri iyi temellendirilmek suretiyle Cumhuriyet Savcılıklarına gerekli suç duyurularında bulunulmalı, savcılık tarafından sorumlular hakkında dava açılmadığı takdirde, kovuşturma açılmasına yer olmadığına dair verilen kararlara karşı gerekli itiraz yapılmalıdır. İtiraz sonucunda da olumlu karar alınamadığı takdirde 30 gün içinde Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru yapılmalı, olumlu sonuç alınmaz ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapılmalıdır.

Kanun hükmündeki kararnamelerin ekinde yer alan listelerle meslekten çıkarılanlarla ilgili olarak, kararnamelerde gösterilen gerekçe “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.” şeklindedir.

Meslekten çıkarılma gerekçesi olarak yukarıda belirtilen gerekçe, hukuken oldukça problemlidir. Zira somut olarak hangi terör örgütü, yapı, oluşum ve guruplara üye oldukları ya da mensubiyet ilişkisi ve irtibat içinde oldukları belirtilmeden, kanıtları gösterilmeden, nerden ve ne şekilde temin edildiği belli olmayan listeler hazırlanmak suretiyle bir memurun meslekten ihraç edilmesi kanaatimizce yasaya ve hukuka uygun değildir. Memurun, soruşturmaya tabi tutulacak bir fiilinin olduğu düşünülüyor ise, 657

Sayılı Devlet Memurları Kanununda soruşturma usulleri belirlenmiştir. 657 Devlet Memurları Kanununa göre soruşturma sonuna kadar soruşturma başlatılıp memurun açığa alınması mümkün iken bu yapılmayarak, suçlu olup olmadıkları henüz anlaşılmadan, kanun hükmünde kararname ile doğrudan doğruya meslekten ihraç edilmeleri; Anayasada düzenlenen masumiyet karinesi, suçlarda ve cezada kanunilik ilkesi, savunma hakkı gibi temel hak hakların tümüyle ortadan kaldırılarak; kişinin çalışma hakkının, dolayısıyla maddi ve manevi varlığını devam ettirme hakkının elinde alınması anlamına gelir. Örneğin; çalışma hakkı elinde alınan, başkaca bir gelirleri ve malvarlıkları olmayan, karı koca memur olan kişilerin ya da eşi ölmüş veya eşinden boşanmış çocuğuyla birlikte yaşamını sürdürmeye çalışan bir kadın öğretmeni düşünün, çocuklarıyla birlikte açlığa mahkum edilen, maddi ve manevi varlıklarını devam ettiremeyecek olan bu insanların yaşam haklarının, maaşları verilmediği için de mülkiyet haklarının ihlal edildiğini söylemek sanırım abartılı olmayacaktır.