Merhaba!
Anadolu toprakları öyle bereketli ki sâdece zirâi verimlilik, yeraltı ve yerüstü kaynakları olarak değil nitelikli insan yetiştirmesi anlamında da neredeyse dünyâda rakipsiz. Nice şâirler, edipler, sanatkârlar, zanaatkârlar, âlim, ârif, eren, evliyâ… Anadolu’da yeşermiş, çiçek açmış, harman olmuş, mahsullerinden yüzyıllardır istifâde edilmekte. Yunus Emre de o büyük şahsiyetlerden biri. Öyle bir deryâ ki kendini hep katre olarak görmüş, göstermeye çalışmış. Şeyhülislâm Yahyâ’nın “Bahr isen de katre-i nâçiz göster kendini, gönlüne gir ey gönül ol goncenin şeb-nem gibi” beytindeki o mânânın sırrından ilham aldığına şüphe yok. Bir deniz olduğunu kimseye hissettirmeden ummânlara ulaşmanın derdine düşmüş, gönüllere girerek, gönülden gönüle, dilden dile gezmiş yüzyıllardır. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî kendisi için “Hangi mertebeye yükseldiysem orada Yunus’u gördüm” demiştir. Ne mektep okumuş, ne tahsil görmüş, ne yüksek lisans yapmış lâkin gönül güzelliğinin mührünü lisâna ve gönüllere vurmuştur. Ârifler divânında gördüğü mânevî tahsilini tevâzu örtüsüne bürüyüp “Elif okuduk” diye beyân etmiş, “Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm” demekle de büyüklüğünü perdeleyip göre(bile)n gözlere aşikâr etmiştir. Engin hoşgörü ve sevgisiyle gönüllere sultan olmuştur.

Hangi yıllarda ve nerelerde yaşayıp nerede ve hangi zamanda terk-i dünyâ ettiğini kesin olarak bilemediğimiz Yunus adına Anadolu’nun birçok yerinde makamlar yapılmış, o makamlar sevenlerine ziyâretgâh olmuştur. “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünyâ kimseye kalmaz” dizeleriyle tanış olup birbirini sevecek, işi kolay kılacak insanları, bedenen aramızda olmadığı hâlde bir araya toplayabilmek de her kula nasip olmaz. Mezarı kesin olarak nerededir bilinmez ancak “Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil” dediğine bakılırsa da ölmediği, hâlen aramızda dipdiri yaşadığı şüphe götürmez bir gerçek. Bugün yediden yetmişe kime sorsanız ya Yunus’un kendisini bilir, ya bir şiirini bilir, ya da ondan öğrendikleriyle kendini bilir. Olması gereken de bu değil midir zâten? Kişinin kendini bilmesi! Günümüzde her şeyi bildiğini zanneden insanoğluna asırlar öncesinden “Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır!” sözüyle, önce kendini bilmesini, kendini bilmeyi bütün bildiklerine başlık etmesini, başına tâc etmesini öğütlemiştir. Bilmek de tek başına yetmiyor elbette, aslolan olmak, olabilmektir. Bir sanatkâr sanatına en ince noktasına kadar hâkim olsa bile eser vermedikten sonra bu ustalığının nasıl farkına varılabilir? “Bilmek olmak değildir, olmaya bak olmaya!” diyerek bu derin hususu da bir yudum su içer gibi kolayca anlatmıştır. Bu kadar sâdelikte saklanmış derinlik Yunus’u Yunus yapan en önemli özelliklerden biri olsa gerek. Susuzlar nasıl ki dünyâda suyu ararsa, su da susuzları ararmış. Yunus; “Arayı arayı bulsam izini…” diyerek önce kendini arayıp bulmuş, sonra deryâsını bulmuş sonunda da coşarak kendi kabından taşmıştır. Hepimiz bir katreden meydana geldik, önce kendimizle buluşmak sonra Yunus gibi deryâlara, ummânlara kavuşmak hepimize nasip olsun efendim.

Yunus Emre’mizin gönlünden kaynayarak yazımıza başlık olan şiirde geçen elif, uzun yıllardan beri popülerliğini koruyan güzel bir cins-i lâtif (Kadın) ismi olmanın ötesinde muhtevâsı oldukça zengin bir harftir. Ezelde her şey elifle başlar, ebede kadar da böyle olacaktır. Sâdece Arap alfabesinin değil ses yapısı olarak Latin alfabesi ve birçok başka alfabenin de ilk harfidir aynı zamanda. Sayı olarak 1 rakamını simgelerken Allah’ın tekliği de bu harfle simgelenmiştir. Birçok şâir veya şiir heveslisi, edebiyata gönül vermiş kişiler Elif ismini bâzen sevgili bâzen de ilâhi aşk ile özdeşleştirip şiirler, hikâyeler, romanlar yazmışlardır. Karacaoğlan’ın “İncecikten bir kar yağar, tozar Elif Elif diye” mısralarıyla başlayan şiiri en güzel örneklerden biridir. Elif harfi, hat sanatıyla meşgûl olan sanatkârların da zirve eserlerine çıkan merdivenin en mühim basamak harflerinden biri olmuştur. Eskiler dürüstlüğü öğütlediği gençlere “Elif gibi dosdoğru ol!” diye tembihlerde bulunurlarmış. Benim de bir vakitler karaladığım Elif isimli şiirimden bir bölümü sizlerle de paylaşmak isterim.


Elif bir nehirdir çağlar içimde,
Elif yıllar, asırlar, çağlar içimde,
Kaybolmuş çocuktur ağlar içimde,
Bulunca sevindiğim yitiğimdir Elif.

Ne diyelim, Allah herkese gönlünde çağlayacak bir elif nasip eylesin, elifin sırrına erdirsin.
***
Bir kelime;
Katre: Damla. Su damlası. Bir damla olan şey.
***
Efendim ümîd ederiz ki yeni bir yazıyla yeniden ve muhabbetle kavuşur, sevgileri bölüşürüz. Yolcu yolunda gerek, kalın sağlıcakla.