Bittaaabii…Bitttabiiii…Ammaaa velakinnn…türü kelimeler filmlerde sıkça kullanılıyor, seyirci bu kelimelerin bu şekilde kullanılmasına bayılıyor, seyirci bayıldıkça bu tür filmler ardı ardına çekiliyor..Yani komiklik uğruna güzelim Türkçemizin canına okunuyor…

İzmir Fuarı zamanı, Öztürk Serengil fuardaki gazinolardan birinde programa çıkıyor ve benim çalıştığım otelde konaklıyor. O günler ben otelin lobisinde görevliyim. Bir öğleden sonra Öztürk Serengil lobiye gelip koltuklardan birine oturdu. Oturdu dediysem inanmayın koltuğa adeta sudan çıkarılmış deniz anası gibi yayıldı. Elinde iri taşlı bir tespih. Yanına giderek,

-Buyrun Öztürk Bey, bir şey almak ister miydiniz?

Çenesini öne doğru uzatıp gözlerini kısarak elindeki tespiği bir iki şaaaakakadak şukaaadak şaklattı. Sonra kısık olan gözlerini iri iri açarak tüm lobiyi taradı ve,

-Annaaadın mııı yani…bilakiiiss…çay mı deeeesemmm…kahve mi içseeeemm…olmadııı şöööleeeee buuuuuzzz gibi kola mı alsaaaamm….

Sanki film setindeyiz…ben garip figuran…karşımda dünya starı…ben sorumu yineledim,

-Öztürk Bey ne alırdınız?

Öztürk Bey kaldığı yerden devam ediyor, Anaadınn mı yani, şimdi taavvvşaaann kanııı gibi biiii çay deeeseem…yok biittabiii velaaakinnn…

Tam da bu arada bende film koptu. Sipariş falan almadan çektim gittim. Giderken homurdanıp içimden küfrediyordum ki Müdürümüz Ziya Bey’le burun buruna geldim. Ziya Beyi görünce bizim dünya starı yay gibi fırladı serildiği koltuktan ve,

-Ziyeeee…Ziyeeee…senin şu velet kopil komi bana bakmiiiyooo…Ziyeeee anadın mı biittabiii…

Ziya Bey bir bana baktı ters ters bir de Öztürk Beye…Ben bu arada kendimi apar topar mutfağa, oradan da soyunma odaların olduğu kata atıp kaçtım…ama kaçmakla cezadan kurtulamayıp on beş gün arkadaki hazırlık odasında bardak sildim…Üstüne üstlük okullu garson yamakları arasında en donanımlı olduğum halde en son terfi eden ben oldum…