Uzun zamandan bu yana Selçuklular ile Bizanslılar arasında gerçekleşen ve biz Türklerin Anadolu’da kalıcılığını sağlayan Myriokephalon Savaşı’nın gerçekleştiğiyle ilgili çalışmalarımı yürütüyorum. Hepimizin çok iyi bildiği gibi bu savaşın yerini bulma çabaları Denizli, Isparta ve Konya illeri arasında neredeyse bir yarışa dönüştü ve son yıllarda da iyice hızlandı. Dediğim gibi ben de bu çabanın içindeyim ve neredeyse tüm günlerimi bu çalışmaya ayırıyorum. Bu çalışmayı yürütürken de bu konularda yazılmış neredeyse tüm makale ve yazılara ulaşmaya çalışıyorum ve okuduktan sonra da gerekli notlar alıyorum. Yine bu çalışmam içersinde yine bu konuyla ilgili yerli ve yabancı kaynaklardan kitaplar temin ediyorum. Hepsi değil ama bazıları 1820’li, 1840’lı yıllarda basılmış kitapların yazılı kopyaları. Bu kitaplarda Myriokephalon Savaşı’nın gerçekleştiği yerin neresi olabileceğini gösteren tarihsel bilgiler var. Yani bu yeni yayınlar sayesinde son yıllarda ilerleme sağlanabileceğini umuyorum. Ancak sistemli hareket edilemediği için çözüm yerine daha da kargaşaya yol açabilecek olumsuz gelişmeler de yaşanması olası.

Ancak benim asıl sözünü etmek istediğim bunlar değil. Çivril ile ilgili yeni tarihsel olayların ortaya çıkma ihtimali. Bütün bunlardan, bu tarihsel yayınların varlığından şimdiye kadar pek haberimiz olmadığı için yeni yeni farkına varıyoruz. Aslında bu bizim için geç kalmış bir durum. Demin de sözünü ettiğim gibi Myriokephalon Savaşı’nın gerçekleştiği yeri araştırırken başvurduğum o tarihi eski yayınlarda Çivril yöresini de anlatan bölümlere sıkça rastlıyorum. Bir geçmişi eski yıllara dayanan bir yayında Kûfi Çayı’nın adının nereden geldiği açıklanıyor. Bir başkasında, Gümüşsu’nun hemen dibindeki Akçay Kanyonu’ndan iki siyah beyaz fotoğraf olduğunu görüyorum ve elbette daha başka bilgiler var.

En ilginci, Haçlı Seferleri’nin genişçe anlatıldığı bir kitapta Gümüşsu ve çevresinin konu edilmesi ve Haçlı ordularının bir bölümü ile Selçuklu Türkleri arasında çatışmaların ve çatışmaların gerçekleşmesi. Bu anlatımlarda, buralarda yer alan bir geçitte bu çatışmaların olduğundan söz ediliyor. Bu çatışmalar da öyle elli- yüz kişiyle değil, otuz bin Selçuklu askeriyle gerçekleştiğinden bahsediliyor. Bu geçidin şimdilik hangi geçit olduğu belli değil. Sadece Myriokephalon Savaşı’nın gerçekleştiği geçit veya bu geçide yakın olduğu vurgulanıyor. Yani, Myriokephalon Savaşı’nın tarihsel veriler ışığında kesin olarak Düzbel Geçidi’nde gerçekleştiği kanıtlandığında, adı geçen Haçlı savaşlarından bir bölümünün Gümüşsu çevresinde ve geçidin hemen önünde gerçekleştiği anlaşılacak. Bunun kesinlik kazanması, Myriokephalon Savaşı’nın gerçekleştiği yerin neresi olduğunun kanıtlanmasıyla ilgili. Çünkü günümüz tarihçilerinin bir kısmının bu konudaki yorumları farklı. Benim şimdiki çabam, eldeki bu tarihsel yayınların ışığında bu farklı yorumları giderip, kesin tarihsel sonuca bağlayabilmek. Çünkü bu konuda farklı yorum yapan tarihçi ve akademisyenlerin ilgili coğrafi yöreleri ayrıntısıyla bilmiyorlar. Tüm bu dayanakları hazırlamakta olduğum kitabımda ortaya koymaya çabalayacağım. Ancak tarihsel bilgileri ve tarihi coğrafyayı tahrifat etme yanlışlığına düşmeden.

Eğer tarih bilimi ışığında bu bilgiler kanıtlanabilirse, bizim ilçemizin kurulu olduğu toprakların tarihsel zenginliği, Haçlı Seferleri’ne karşı koyma bağlamında bazı savaş ve çatışmalarla Anadolu topraklarının savunmasında etkili olduğu anlaşılacak. Günümüzde bu bilgiler ışığında konuyu ele alan genç tarihçiler, bu geçidin ve Haçlı ordusuyla Selçuklu Türkleri arasında gerçekleşen çatışma ve savaşların şimdilik farklı yerlerde olduğunu ifade ediyorlar. Söz edilen yöreleri iyi bildiğim ve tarihsel yayınların bir bölümünde yer alan bilgilere vakıf oluğum için diyorum ki, sözü geçen geçidin Düzbel Geçidi olması en güçlü ihtimaller arasındadır. O tarihsel yayınlarda Haçlı Ordusu’nun Çardak’ı geçtikten sonraki dağların arasındaki geçide gelindiği, bu geçit ve önünde Selçuklu askerleriyle savaşıldığı ifade ediliyor. Elbette daha başka tarihsel bilgiler de var. Bu bilgilerin birçoğu Haçlı ordusu ile yapılan çatışmaların buradan başka bir yerde gerçekleşmediğinin kanıtı. O yıllardaki adıyla Anava Gölü kenarından bu dağlar arasındaki geçide geliniyor. Ancak daha sonradan, o göl bizim oralardaki göldür, Haçlıların kralı bizim ilçedeki pınardan atına su içirdiydi diyenler çıkarsa da şaşmamak gerekir. Konuyu, araştırma ve inceleme ölçüsünde takip edenler iyi bilir, tarihsel yayınlarda geçen kimi coğrafi yerleri kendi il ve ilçelerinde gösterme telaşına düşenler var. Örneğin ilçemizin komşusu Dinar’ı, Manisa- Alaşehir’i ve daha başka yerleri alıp götürüyorlar başka yerlere.

Sözün özü, ilçemiz Çivril ve çevresinin henüz bizim bilmediğimiz daha çok tarihselliği ortaya çıkacak. Bize düşen görev, başkalarının gelip bize öğretmesini beklemeden biz kendimiz, kendi tarihimizi öğrenme yoluna gidelim. Sonuç olarak diyorum ki; Gümüşsu ve çevresi, Düzbel Geçidi Haçlı Seferleri ordularının bir bölümünün geçişlerine sahne olmuş ve buralarda da Selçuklu Türkleri engelleme ve karşı koyma çabalarına girişmişlerdir.