Kızılderili şefleri trenle NewYork’a getiriliyordu. Gara geldiklerinde bir heyet kendilerini karşıladı.

Konuklara toplantı öncesi kenti gezdiriyorlardı.

Sokaklardaki insan seli, arabaların, iş makinelerinin gürültüsü kızılderilileri

şaşırtmıştı..

Birara Oglala Lakhotaları’nın şefi ve şamanı Heȟáka Sápa-Karageyik bir Ağustos böceğinin şarkısını duyduğunu söyledi.

Diğer reisler onayladı ama beyaz adamlar inanmadı.

Kentte Ağustos böceğinin olmayacağını, olsa bile bu gürültüde duyulamayacağı söylediler.

Karageyik ısrar etti.

Arabayı durdurdu.

İndi, ilerideki parka gitti ve bir ağaçta Ağustos böceğini gördü.

Amerikalılar şaşırmıştı..

“Olamaz” dediler, “Sende doğaüstü güçler var.”

“Hayır” dedi Karageyik,

“Ağustos böceğini duymak için doğaüstü güce ihtiyaç yok.”

“O zaman biz niye duymadık?” dediler.

Karageyik yanındaki Amerikalıya sordu “Bana bir madeni para verebilir misiniz?” Amerikalı şaşırarak Karageyiğe 50 centlik bir madeni para verdi ve Karageyik madeni parayı kaldırımda yürüyen insanların arasına yuvarladı.

Bir anda herkes “Acaba benden mi düştü?” diye paraya bakmaya başladı.

Karageyik yanındakilere sordu:

“Anladınız mı?”

“Anlamadık” dediler.

Anlattı;

“Bir insan için önemli olan, nelere değer verdiğidir. Çünkü her şeyi ona göre duyar, ona göre görür ve ona göre hisseder.

Siz doğaya değer verseydiniz, Ağustos böceğinin şarkısını duyardınız…”