Milyar kere milyar
kar taneleri;
savruluyordu
birbirlerine dokunmadan
incitmeden
öteki beri ki demeden
okul avlusunda koşuşturan
kardan adam yapma uğraşında ki..
Çıkmıştım biraz ötedeki meyhaneden
Yürüyordum:
az biraz yorgun,
biraz da çakırımsı
pır pır ediyordu sönmek üzere olan sokak lambası
Soluklandım bir süre
sırtımı yasladığm
kerpiç evin köhne duvarında.....
Mustafa Ercan, Çivril’deki son şeyhin baş müridi, eee baş mürit olmak kolay değildir herhalde; eğitim ister, yol yolak bilmek ister, hak hukuk bilmek ister… Ne zaman konuşup ne zaman konuşulmayacağını..
Kadıların Haydar, sırtındaki melezleştirilmiş buğday çuvalını öküz arabasına hırsla attıktan sonra, komşu köye gitmeye hazırlanan ha doğurdu ha doğuracak, karnı burnunda karısına, karısının yanındaki karısının amcasına ters ters baktı...
Uzaklardan dış kapı ziline benzeyen bir ses gelince, yanımda oturan annem odadan çıkıp biraz sonra geri geldi. Geri geldiğinde elinde bir zarf tutuyordu. Zarfı açtı; zarfın içinden çıkan resimsiz kimliğin..
Bizim İlçenin Uzunsöğüt camisine imam olarak atanan Şerafettin Haksever, camiye pek de uzak olmayan bir ev tutar. Akşam namazı sonrası, evine giderken bakar sağ yan komşusu mangalı yakmış, rakıyı açmış..
Otobüs; dolunayın ışıltılarını kucaklayıp, mavi giysilerine bürünmüş Göksü ırmağının bir sağına bir soluna geçip, ulu çam ağaçlarının gökyüzüne salınan fışırtılarına el sallayıp geçerken, kaptan; pür dikkat yola, otobüsteki yirmiye yakın..
06.20 ye kurulu saat zırlayınca; önce duymazdan gelip kımıldamaksızın öylece uyandığı şekilde durdu, sonra hafiften doğrulup yatakta köprü kurdu bir anlık, daha sonra da dirseği üzerinde doğrulup yataktan sıyrıldı...