Günür hocaya göre ilçe pazarında sergi açarsam, iki kilo hıyar alana bir kilo yok, bir kitap hediye verirsem satılabilme ihtimali varmış.

Elimde testere köye gittim. Mandalina ve portakal ağaçlarını keserek yerine hıyar dikecektim, fakat anam “olmaz” deyip, izin vermedi.

Bizim köydeki yaşlı bir amcaya hıyar meselesini anlattım, dedi ki:

—Evladım, hıyar kitaplardan daha faydalıdır, acur da yetiştir.

Hıyarı bol, acurlu gelgitlerim de imdadıma Günür hoca yetişti.

—Buldum, dedi. Buldum.

Akınlardaki akıncılar gibi şen şakraktı Günür hoca, başladı anlatmaya:

—Seni televizyona çıkaracağım, anlat, kitaplarını anlat, yazıyorsun neden, hepsini anlat. Peynir ekmek gibi satılacak kitapların…

Hocayı dinlerken, kahverengi gözlerim yeşilimsi gülümsüyordu.

Duygu yoğunluğunda yağışlı bir kış akşamında yollardayız…

Beni televizyona çıkartıp meşhur edecek ya, kitaplarım satılacak…

Göcek Tüneli ile başlayan bölgeye Günür hoca, “ÜŞD Toprakları” diyor.

Yolda Günür hoca anlatıyor:

—Az sonra Ünal Şöhret Dirlik Topraklarında olacağız, söylediğin her kelime hakkında delil olarak kullanılabilinir…

—Mahkemeye mi gidiyoruz hocam?

—Uyarmadı deme.

ÜŞD Topraklarında, yerel bir televizyon programında meşhur olmaya gelmişim. Dilimde bir türkü, “Ben bu toprakların neyine gelmişim?…”

Her şey aleyhte delil olacak ya, konuşman, gülmen, hapşırmak yasak. Gelen çayı, delil olmasın diye şekerini bile karıştırmadan içtim.

Tanıdıklara haber salmışım beni izlesinler, destek için mesaj çeksinler. Ünal Şöhret Dirlik hoca başladı konuşmaya, sonra da Günür hoca.

Susmaz iki hoca, uzun uzun konuşurken ben de içimden:

—Allah’ım sen beni Ünal Şöhret Dirlik gibi, Günür hoca gibi kullarının uzun dillerinden koru, diye uzun dualar ediyorum.

Dirlik hoca konuşuyor, bir bakıyorsun söz Günür hoca da. Beni duyan, dinleyen yok. Müsaade edin iki kelime de biz edek, ama nerede!

Dirlik hoca soruyor, Günür hoca konuşuyor… Günür hoca soruyor, konuşcam amma ne mümkün, bu kez de Dirlik hoca konuşuyor…

Böyle bir programın ardından gelirken gerisin geri Günür hoca dedi ki:

—Ne kadar güzel bir program oldu, sen de ne güzel konuştun öyle.

O an içimden bir ses, dedi ki:

—Bas frene, durdur arabayı ümüğünü sık. Göcek Tünelinde Ünal Şöhret Dirlik Topraklarında dağın başında gecenin ayazında bırak ve türkü çığıra çığıra yolunu al da gel…

Bu ses; iyi bir ses mi, bilemediğimden ümüğünü sıkıp o dağ başında bırakamadım. İçimde uhde olarak kalmasın diye, dedim ki:

—Ya evet hocam, ne güzeldi program. Bu kadar çok konuşacağımı bilse idim yanıma enerjik içecekler ile, birkaç şişe de su alırdım…

Giderken olduğu gibi gelirken de yağmur yağıyordu Göcek Tüneli Ötesi Ünal Şöhret Dirlik Topraklarında.