Her büyük gerçeklik ve her büyük tecrübe, insanoğluna düşünme yeteneği kazandırır ve bu anlamda insanoğlunu düşünsel zenginliğe ulaştırır. Suriye krizi hepimizin düşünmesi gereken bir konu olarak karşımızda duruyor.

Suriye’nin kuzeyinde tamamında güvenli bölge oluşturulması hedeflenmişti. Barış Pınarı Harekâtı ile 30 km derinlikte kama gibi girilerek durdurulduk. Fırat’ın doğusunda Bölücü Terör Örgütü mevcudiyetini güçlenerek devam ettiriyor.

Son gelişmeler çerçevesinde, Suriye Rejiminin İdlib’te ki baskılarının yeni bir göç dalgasını tetiklemesi bekleniyor. Suriye Rejimi de bunu arzu ediyor. Türkiye’nin diğer cephelere angaje olması ve Rusya’nın desteği Suriye’yi cesaretlendiriyor.

ABD ise gelişmeleri fırsat olarak değerlendiriyor. Rusya, hem Rejimle hem de muhaliflerle teması koruyan ve devam ettiren bir strateji uyguluyor. Türkiye, Fırat’ın doğusunda ABD, Fırat’ın batısında Rusya ile karşı karşıya gelmiş durumda.

Türkiye açısından, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanarak sınır güvenliğinin tesisini sağlamak maksadıyla politikalar üretilmişti. Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış, halen yönetimdeki Esad Rejimi ile temas kurmadan birlikte hareket etmeden, bunun sağlanamayacağı son gelişmeler bir defa daha bize göstermiştir.

Suriye Rejiminin demokrat olmaması ayrı bir konu. Bizim için sorunun çözümünde doğru muhatabın seçilmesidir. Müslüman Kardeşler üzerinden üretilen politikaların yanlışlığının faturasını ağır bir şekilde ödüyoruz.

Gerçekler bize yeni tecrübeler kazandırdı. Gerçekler ve tecrübeler ışığında bu noktaya nasıl geldiğimizi düşünerek politikalar üretmek durumundayız. Emperyalist ülkelerle değil bölgedeki ülkelerle temas, diyalog çözüm getirir. İdlib’de sorunlar çıkmaza doğru gidiyor. Atatürk’ün dış politikasına dönmek zorundayız.