Anoreksiya, çok az miktarda besin alımı, yemeyi reddetme ve bunun sonucunda oluşan kilo kaybıyla karakterize bir hastalıktır.

AnoreksiyaNervozada tıkınırcasına yeme ve çıkartma gibi alt tipler bulunmaktadır. AnoreksiyaNervozadavakaların %50’sı beslenmeyi reddeder ya da oldukça az miktarda besin alır, çok fazla fiziksel aktivite yaparlar. Diğer bir alt tipi olan tıkınırcasına yeme bozukluğunda ise hastalar belirli bir süre içerisinde normal bir bireyin yediği besinden daha fazlasını tıkınırcasına yedikten sonra çıkarma eylemi gerçekleştirirler.

Anoreksiya ‘da bireyler beklenenin altında kiloya sahip olmasına karşın kilo alımından aşırı derece korkarlar. Söz konusu kişilerde beden algısı bozuktur. Bu hastalık sıklıkla ergenlik dönemde görülen yeme bozukluğudur. Nedeni tam olarak tanımlanamamakla birlikte sosyal, psikolojik ve biyolojik faktörlerin önemli etkisi olduğu bilinmektedir. Kızlarda, erkeklere göre daha sıklıkla görülmektedir. Bunun nedeni kızlarda ergenlik döneminde yaşanan bedensel değişimin sonucu olduğu düşünülmektedir. Cinsiyet faktörünün yani sıra ailesel etmenler, sosyo-kültürel faktörler, biyolojik etmenler ve psikososyal etmenler ergenlerde görülen anoreksiyayıetkileyen etmenlerdir.

Anoreksiyalı hastaların benlik gelişiminde yetersizlik duyguları ile birlikte beden kontrolünde sorunları vardır. Besin alımının aşırı kısıtlanması, kendini kusturma, aşırı egzersiz yapma, laksatif-diüretik kullanımı gibi beden ağırlığını kontrol etmeye yönelik tutumlar sergilerler. Bunların yani sıra yemeği küçük parçalara bölerek yemek, tabağa yemekleri belirli oranlarda koymaya çalışmak, tüketilen her besinde kalori hesabı yapmak gibi davranışları vardır.

Anoreksiyalıhastalarda zayıflık tehlikeli dereceye ulaşmasına karşın besine karşı önyargılı, kilo kaybetmek için besin alımını sınırlandırma konusunda takıntılıdırlar. Bozulmuş vücut şekli belirtidir. Kaşektik durum başlamasına rağmen bunun ağırlık kaybında etkili olduğunu düşünmektedirler.

AnoreksiyaNervozada beden algısında ki değişime bağlı olarak devam eden uzun süreli açlık ve kilo kaybının organlara ve sistemlere ciddi boyutlara varan sorunlara yol açtığı bilinmektedir. Etkilenen sistemlerden biri endokrin sistemdir. Hormonların salınımında yetersizlik ile kendini gösterir.

Tiroid hormonları, üreme, büyüme hormonları, kortizol salınımında değişimler ile birey önemli derecede etkilenmektedir.

Özellikle leptin tokluk hormonunun bozulmasıyla, östorojen salınımı azalmakta ve adet görememe durumuyla karşılaşılmaktadır. Olması gereken ağırlığın %10-15’’nın kaybından sonra adet döngüsü kesilir.

Sosyal medyanın dayattığı güzellik algısıyla bedenlerimize bakış açımız değişiyor ve mükemmel olma çabasıyla önce psikolojik olarak sonra beden anlamında hasarlar alıyoruz. ‘’Sıfır beden olmak’’, ‘’45 kg’mdan az olmak’’ ve ‘’36 numara ayakkabı giymek ‘’ gibi bir sürü dayatılan algı. Bir kalıba girmek zorunda değiliz. Balıketliyken de, çok kısayken de ya da aksine çok uzunken de biz varız ve düşüncelerimiz var. Dışarıdan görünen ve sayısal verilerle ifade edilen hiçbir şey düşüncelerinizin güzelliğine engel değildir.