Obezite; insan sağlığını önemli ölçüde risk altına alan, kronik aşırı beslenme sonucu ortaya çıkan, mutlaka kontrol altına alınması gereken bir hastalıktır . Vücutta fazla miktarda yağ birikimi sonucu ortaya çıkan obezite, başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere; hipertansiyon, diyabet, solunum problemleri, eklem rahatsızlıkları, psikolojik problemler ve bazı kanser türlerine yol açabilen tehlikeli bir metaboliksendromdur. 10 Avrupa ülkesinin kırsal ve kentsel alanlarında yapılan obezite prevelans çalışmasında kişilerin boy ve kiloları rapor edilmiş ve boy-kilo indeksleri normal ağırlık aşırı kilolu ve obez olarak standardize edilmiştir. Obezite ile eğitim düzeyi, gelir düzeyi, cinsiyet, yaş, BKİ ilişkili bulunmuştur. Bu 10 Avrupa ülkesinde 50-79 yaşları arasında %43,5’i aşırı kilolu ve %18,2’si obezdir.

Türkiye’de yapılan Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışmaları’ndan sonra varılan sonuç 12 yılda kadınlarda %34, erkeklerde %107 obezite artışı gözlenmesidir. Türkiye İstatistik Kurumu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göreyse Türkiye’deki obez nüfus 15.237.019 kişidir. Obezite prevalansındaki bu büyük artış ve ölüm nedenleri arasında obezitenin ilk sıralarda yer alması hastalık hakkındaki farkındalığın arttırılması gerektiğine dikkat çekmektedir.

Son yıllarda ülkemizde, özellikle kentsel bölgelerde çocuk ve gençler arasında ayaküstü beslenmenin (fast-food) sıklıkla tercih edilen bir beslenme şekli olduğu görülmektedir. Ayaküstü beslenme enerjisi yüksek, doymuş yağ asitleri ve tuz içeriği zengin, ancak posa içeriği, A ve C vitaminleri ve kalsiyum yönünden yetersiz olup, sıklıkla bu tarz beslenme yetersiz ve dengesiz beslenmeye neden olmakta, obezite, kalp-damar hastalıkları, diyabet gibi kronik hastalıkların oluşma riskini artırmaktadır.

Obezite, erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülmektedir. Bunun nedenlerinden başlıcaları gebelikte alınması gereken kiloların normalden fazla olması, sosyal yaşamdaki kısıtlılıklar, östrojen etkisi ve sınırlı fiziksel aktivitedir. Kadınlarda gördüğümüz sık doğumlar ‘‘iki can taşıyor’’ inancı gereğinden fazla tüketilen besinler sonucu alınan kilolar da ileriki dönemlerde ortaya çıkacak obezite nedenidir. Gebelik bir kadının hayatındaki en önemli dönemlerden biridir. Çoğu kadının deneyimlemek istediği bir duyguyken obezite varlığı infertiliteyi yani kısırlığı tetiklemektedir. Obezite sağlıklı kadınlara oranla doğurganlığı azaltmakta ve abortusa sebep olduğu düşünülmektedir.

Gebelik öncesi obezitenin varlığı ise anne ve bebek sağlığını etkilemekte ve farklı komplikasyonlara neden olmaktadır. Obezitesi olan kadınlar gebelik boyunca gebelik diyabeti, hipertansiyon, sezaryen doğum, zamanından önce doğum, doğum eyleminde indüksiyon uygulaması, ve gebelik sonrası kiloların verilememesinin de bulunduğu birçok komplikasyon ile karşı karşıyadırlar. Obezitenin bebek sağlığına etkileri düşünüldüğünde prematürite, nöral tüp defektleri, omfolosel, kalp anomalileri, ölü doğum, makrozomi nedeniyle yaşanan doğum hasarları (anormal pozisyonlar, doğum eyleminde omuz distosisine bağlı brakial sinir yaralanmaları) ve çocukluk çağında obezite olarak sıralanabilir. Obez annelerin bebeklerini emzirmeye başlatma ve sürdürmesinde de yetersizlikler gözlendiği için ek

besin ve mama ile beslenen bebeklerinde de ileride çocukluk obezitesi riski artmaktadır. Bu komplikasyonlar göz önüne alındığında anne ile bebek sağlığı ve tüm insanlık için obezitenin kontrol altına alınmasının hayat kurtarıcı olduğu görülmektedir. Gebelik, kilo kaybı için doğru bir zaman değildir. Bu yüzden gebelikten önce BKİ yüksek olan kadınları kilo kaybı için teşvik etmek ve uygun ağırlığa ulaştıktan sonra gebe kalmak oluşabilecek sorunları önlemek açısından önemlidir. Obezite, özellikle viseral obezite hem lipolitik aktivitesinin yüksek olması hem de salgıladığı sitokinlerle metabolik sendromun patogenezinde primer olarak etkilidir. Obezite uzun dönemde, tip 2 diyabet, hipertansiyon, dislipidemi ve koroner arter hastalıklarına ek olarak; solunum disfonksiyonu, uyku apnesi, karaciğer yağlanması, özofajitreflü, osteoartrit, üriner inkontinans, meme, endometrium, kolon ve over kanseri gibi sonuçları vardır.

Gebe kadınlar arasında gittikçe artmakta olan obezite prevalansı, anne ve bebek sağlığı üzerinde kısa ve uzun dönemde sağlık problemlerine neden olmaktadır. Bu yüzden sağlık profesyonel ekibi ile iş birliği yapılarak obezite kontrol altına alınmalı, hem anne hem bebeğin sağlığı korunmalı ve yükseltilmelidir.