Osmanlılar 400 yıl boyunca Arapları himaye ederek koruyup kolladı. Buna rağmen en zor döneminde Arapların çoğunluğunun ihanetini, düşmanla işbirliği yapanları gördü. Şimdi de Yıllarca Orta doğudaki Türkmenleri dışlayıp, İhvancılara yardım edildi. Onlarda kendilerine gelen ilk tepkide Azez de Bayrağımızı yaktılar. O bölgede yaşayanÇanakkale de dedelerimizle omuz omuza çarpışan Türkmenler o kadar dışlamaya rağmen hâlâ Gardaşlarımız ve Ne Osmanlıya ne Türkiye Cumhuriyetine asla ihanet etmediler.

11.8.1996 da yolculuğa Batı Almanya’dan başlayan; Batı Avrupalı, Rum ve Yunanlı motosikletliler Kıbrıs’ta sınırları delip, Türk topraklarına girerek, Türk bayrağını indirip yerine Rum bayrağı çekeceklerini açıklıyorlar. Motosikletlilere Rum-Yunan Ortodoks kiliseleri destek veriyor. ABDelçisi de iki günde bir Hasan Kundakçı Paşaya gelip”motorlular sınırınızı geçip bayrak direğinize bir bez parçası (Rum bayrağını kastediyor) asacaklar, bundan bir şey olmaz” diyor. Kundakçı Paşa da ABD elçisine, “Öyleyse Rauf Denktaş Bey’den izin alın, ben sessiz kalayım”diyerek onlara zekice bir tuzak kuruyor. Fakat bu tuzağa düşmeyen Büyükelçi de diyor ki;”O zaman KKTC’yi tanımış oluruz”Bunun üzerine Kundakçı Paşa,”O halde bizi zorlamayın. Bizim sınırımızı geçmeye kalkan kim olursa olsun kurşunlarım. Türk Bayrağını indirip Rum bayrağı çekmeye yeltenmesinler çıkışını yapıyor. Hasan Kundakçı Paşa, Türk askerlerine şunu söylüyor; ‘Eğer sınırlarımızı bir kişi geçer, Bayrağımızı indirirse ben Türkiye’ye dönmem, dönemem. Alnıma tabancayı dayar, dokunurum tetiğe’ işin ciddiyetini anlayan motosikletlilerden en az yarısı vazgeçiyor, ortada sadece Rum ve Yunanlılar kalıyor. 14.8.1996 günü 35-40 fanatik Rum ve Yunanlı, hududumuzu geçip Bayrağımızı indirmeye kalkınca, bayrak direğine tırmanan bir Rum, Türk Bayrağına dokunamadan tek kurşunla yere indiriliyor. Bu fanatiklere destek veren 2 İngiliz askeri de kalçalarından vuruluyor.

Korgeneral Hasan Kundakçı anlatır: Olaydan on dakika sonra odamda oturuyordum, BM Barış Gücü Komutanı Tuğgeneral ve BM Kurmay Başkanı İngiliz Albay geldi: Sayın Generalim çok kötü şeyler oldu. Bayrak direğine çıkan bir kişi öldü ve iki İngiliz askeri kalçasından yaralı. Kundakçı paşa; Sizi kaç gündür uyarıyorum. Bu işe mani olabilirdiniz, olmadınız, üstelik o vurulan İngiliz askerleri de motorlu fanatiği direğe doğru yönelttiler. Engel olabilirlerdi, olmadılar. Merak etmeyin Albayım, biz 2 İngiliz askerini istesek öldürebilirdik sadece uyardık öldürmedik. Onun için kalçalarından kurşunladık. BM Kurmay Başkanı Albay: Ölebilirlerdi Generalim, diye yüksek sesle konuşur, İngiliz Albay küstahlaşınca Kundakçı Paşa odadaki havalı tabancayı alıp Albaya der ki; Yandaki hedefiyenile. Albay şaşkındır ama hedefi yeniler. Paşa,25 metreden 5 el ateş eder, ‘Oku puanları Albayım.50 üzerinden 5 kurşun da 49’a isabet etmiştir. Biraz önce küstahça konuşan İngiliz Albay şaşırır, susar. Korgeneral Kundakçı devam eder Şimdi anladınız mı? Türk Bayrağını indirmek isteyeni şah damarından vurup öldürmek istedik, öldürdük! Sizin 2 İngilizi öldürmek istemedik, sadece uyardık! Hemşerim, Büyüğüm Tamburalı Hasan Paşaya da Tanrıdan sağlıklı ömürler dilerim. Varolsun.

Atsız Ata Davetiye şiirin de; Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister! Büyük devlet kurmak için büyük kan ister der. Büyük Devlet vizyonunun gereği sağı solu ağlama duvarı haline getirip ondan bundan medet ummaz. Gereğini gerektiğinde yapar geçer.

Esen Kalın.