ÇİVRİL, TÜM DÜNYADA ve ÜLKEMİZDE TANINMAK İSTİYORSA MYRİOKEPHALON SAVAŞI’NIN GERÇEKLEŞTİĞİ DÜZBEL GEÇİDİ GÖRÜŞÜNE DAHA İYİ SAHİP ÇIKMALIDIR

Bununla ilgili son gelişme, konuyla ilgili son çalışmaları Myriokephalon Savaşı’nın filminin çevrilmesi. Tavırları, bu film çevrilip bittiğinde her şeyin sona erecek olması. Daha önceki bir yazımda bu film çalışması konuya ilgiyi arttıracaktır ama film çekilmesiyle bu savaşın yeri tespit edilmiş olmayacaktır, dedim. Son sözü her zaman olduğu gibi tarih söyler. Bunun ilk önce biz filmini çektik, o halde bu savaş bizim ilçemizde olmuştur, diyenler iyi bilmeli. Bir uyarı da o yıllarda yaşamış olan tarihi bir kimliğin Konya’ya bir günlük yol demesiyle, savaşın yerini Konya- Bağırsak Boğazı’na götürenlere. Tarihi gerçekler bir bütünlük içinde değerlendirilir. Var olan tarihsel bilgiler birbirini doğrulamalı ve aynı hedefte ilerleme sağlamalıdır. Ancak böyle yapılmadığı görülüyor.

Ayrıca Myriokephalon Savaşı’nin tarihsel olgusuna müdahale şansımız yok. Yani keşke orada değil de burada olsaydı da diyemiyoruz. Neyse o. Ancak kimileri bu tarihsel olguları işine geldiğince yorumlamaya çalışıyor. Ancak tarihin bir metodolojisi var.

Ancak yazıma bu konuları gündeme getirerek giriş yaptımsa da bazı serzenişlerden söz edeceğim. Çünkü az sayıda da olsa kimileri, bu savaşın nerede yapıldığı çok mu önemli? Önemli olan, tarihi önemi değil mi? diye soru yöneltiyorlar. Myriokephalon Savaşı, Anadolu’nun Türk yurdu olmasında önemli bir savaş. Bunu bilmeyen yok. Zaten bizler de bu savaşın ilçemiz Çivril boyutunu gündeme getiriyoruz. Kendi il ve ilçelerinde gerçekleşmiş olduğunu ileri sürenler de öyle. Bu konuları takip edenler iyi bilir, bu yer konusu il ve ilçeler arasında yarış haline dönüştü. Ancak kimi zaman ipin ucunun kaçtığı görülüyor. Gerçi ben bunların birçoğunun yakından tanığıyım…

Konu ile ilgili kimi sempozyum, toplantı ve çalıştaylarda konuşmacılar “meraklı tarihçi” lere veryansın ediyor. Herkes kimin kastedildiğini biliyor olsa da, ad vermeden ilgili kişiye eleştiriler gönderiliyor. Ama bu arada bu konuyla ilgilenen ve akademisyen olmayanlara da taşlar savruluyor… Asıl amaç, ortada itibar edilecek sadece kendilerinin kalması. Yani alanlarına müdahale gibi algılıyorlar.

Bütün bu olumsuzluklar sürdürülüyor olsa da, filmi biz çeviriyoruz güç bizde mesajı verilse de demin de dediğim gibi, tarihsel gerçekler neyse o.

Myriokephalon Savaşı’nın yeri konusunda Çivril, Düzbel Geçidi’nin 9 km’sine sahip olmasıyla tarihsel gerçekler bakımından en önde. Kimileri, bizleri meraklı tarihçi kategorisine koymaya, bir kenara itmeye çalışsa da güvenle söylüyorum ki, tarihsel yayınlardaki gerçekler bu. Yaklaşık kırk yıldır tüm zorluklara ve engellemelere rağmen Çivril’in gündemde olmasıyla bu yer arama konularına başladığım bu çalışmalarımda gördüğüm, konuyla ilgilenen birçok kişinin kendi isteklerine göre kendi doğrularını arama yönündedir. Bu tür anlayışlarla da bu konu, yani bu savaşın yeri tespit edilecek gibi görünmüyor. Doğru yöntemler geliştirilemediği sürece bu çekişmeler ne yazık ki sürüp gidecektir ve doğru yöntemlerin yakın sürede doğru biçimde gelişeceğini hiç ama hiç düşünmüyorum. Yıllarca bu konuda birçok makale okuyorum. Bu makalelerin birçoğu akademisyenlerin. Birkaçı dışında çoğu konuyu ele almaktan uzak. Sırf kendi görüşüne uygun olsun diye tarihsel coğrafi yerlerin günümüzdeki tanımlamaları çarpıtılmış. Menderes kaynakları bir türlü yerine koyulamıyor. Daha başka tarihsel gerçekler için de aynı tavır sürdürülüyor.

Asıl söylemek istediğim, bu savaşın önemli bir bölümünün Çivril’de yani Düzbel Geçidi’nde gerçekleşmiş olması. Bu gerçeğin bilimsel olarak kanıtlanması, ilçenin tarihsel önemini daha da pekiştirecektir. En azından ilçemizin tüm dünyada ve ülkemizde bilinirliğini sağlayacaktır. Sıkıntımız tanınamamak ise, diğer değerlerimiz yanında, bu tarihsel değerimize sahip çıkmalıyız. Tarihsel değerlerimiz denince en başta Beycesultan’ın adını da anmak gerekiyor.