Yatak sanki bana küs gibiydi; sağa dönüyor, sola dönüyor ama bir türlü yeniden uyuyamıyordum… Ben yatakta döneleyip dururken yatmakta olduğum odanın penceresinden önce güneşin öncü ışıkları gelip oda içindeki karanlığı önüne katıp pencereye doğru sürükledi, sonrada gittikçe çoğalan ışık kümeleri karanlığı pencereden dışarı attı.

Ben odaya giren ışın çizgilerine tutunup yataktan doğruldum. Bir süre doğrulduğum şekilde duraksadım. Sonra pek de istemeyerek de olsa yıkanmalığa gidip yüzümü yıkadım. Sonra ayağıma, paçaları kesilmiş kısa bir kot pantolon, üzerime de soluk bir gömlek geçirip yürüyüş ayakkabılarım ayağımda Çivril yoluna doğru yola çıktım.

Önce halamın yerine gelen Işıklı’lı Ayşe’nin tertemiz, yıkanmış kapısının, sonra Suriye’lilerin oturduğu bakımsız evin önünden geçip duvarında yarım metre boyundaki harflerle “ EMEK VER, KULAK VER, BİLGİ VER AMA ASLA BOŞVERME!” yazan okulun önünden geçerken bu sözü destur edinip kaç öğretmenin kaç çocuğun iyi şekillenmesi için çabaladığını ve kaç çocuğun bu çabanın boşa gitmemesi için çırpındığını düşünmekten kendimi alamadan hızlı adımlarla yürüyüş yaptığım yere vardım.

Bu arada nereden geldiğini bilemediğim küçücük bir köpek eniği peşime takıldı.

Ayaktopu alanına gelince eniği dışarıda bırakarak kapıyı kapadım. Şimdi enik dışarıdan ben içeriden yürümeye başladık.. Eniğin önüne telden bir engel gelince; enik bir o yana, bir bu yana atılıp engeli aşmaya çalışırken ben ırayıp gittim. Enik arkamdan sanki hıçkırarak ağlıyordu. Ne ilgisi varsa önce oğlumun bebekliği geldi aklıma sonrada torunumun… Gerisin geri eniğin olduğu yere gittim. Başladım ters yöne doğru yürümeye… Ağlamasını kesmiş olan enik de telin dışından benim paralelimde yürüyor… Eniği ağlatmamak adına ayaktopu alanını bir o yana, bir öbür yana diyerek yürüyüşü tamamladık. Tamamladık tamamlamasına da şimdi ne olacak?

Benim anam var benim yardımıma muhtaç, ben zaten nerede ise bakıma muhtacım… Enik n’olcek? Enik peşimde köye doğru yürümeye başladık. Aklıma yolu uzatma ve bu arada bir çözüm üretme fikri gelince köyün yeni yerleşim alanına doru yöneldim. Enik, benim yürüyüş hızımda yürüyor… Bir arkadaşın evin önünden geçerken baktım onlar evin balkonunda kahvaltı yapıyorlar…”Günaydın. Afiyet olsun!” deyince kahvaltıya buyurun edildim. Eniği dışarıda bırakıp arkadaşlarımın davetine icabet ettim.

Arkadaşın evinden çıktığımda baktım enik orada değil… Onu sahiplenecek birini bulup peşine takılıp gitmiştir düşüncesi içinde eve doğru yürüdüm…