Siyasi iktidar, 31 Mart 2019 yerel seçimler öncesi, sahip olduğu tüm iletişim kanalları ile kendisinin vazgeçilmez olduğunu sanıyordu. Dış politikadaki yanlışlarını örterek, ülkenin tehdit altında olduğu argümanı ile toplumda algı yaratma politikası uygulamıştı.

Bir ülkede, milletin değerlerinin tahribata uğraması, toplumsal uzlaşıdan uzaklaşılması, yaşam seviyesindeki uçurumun artması, eğitimde bilimsellikten uzaklaşılması, yönetenlerin siyasi etikten uzaklaşmaları halinde dış tehditten önce, iç tehdit öncelikli hale gelebilir. Dış cepheye karşı tehditlerin bertaraf edilebilmesi için, içeride öncelikle hukukun üstünlüğünün etkin kılınması gerekir. Milli gelirden payın hakça dağıtılarak toplumsal barışın sağlanması, Cumhuriyetin temel felsefesine dönülmesi gerekmektedir.

Türkiye’de toplumsal uzlaşıya ihtiyaç duyduğumuz bu günler de, siyasi iktidar söylemlerini değiştirmek durumundadır. Atatürk, tüm ırksal, sınıfsal ve düşünsel ayrılıklara karşı çıkarak çizilen ulusal sınırlar içerisinde, kendisini “Türk” gören herkesi, vatandaş olarak saymış ve hepsine eşit değer vererek hiçbir ayrıcalıklı uygulamaya yönelmemiştir.

23 Haziran 2019 yerel seçim sonuçları göstermiştir ki; toplumumuz kirli siyaset dilinden nefret etmekte, seçim iptaline tepki göstermekte, birleştiren kucaklayan genç ve dinamik adayları benimsemektedir. Siyasette tutarlı olmak inandırıcılığı ve güveni de beraberinde getirir. Kendisinden olmayanları 31 Mart öncesi “Zillet” “Terörist” gibi ithamlarda bulunanların, 23 Haziran öncesi Terörist başının mesajından oy beklentisi içerisine girmeleri tutarsızlık örneğidir.

Referandum sonrası, Parlamenter Sistemden uzaklaşılarak Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçilmiş olması esasen tüm sorunların temelini oluşturmaktadır. Bu sistem oturmamıştır. Türk Milleti’nin genlerine uygun değildir.

İstanbul’da yaşayanlar, Türkiye’nin mozaiğini oluşturmaktadır. Ülkemizin tüm coğrafyasından göç ederek yerleşmiş olanları barındırmaktadır. İstanbul, Türkiye’nin tüm ağır sorunlarını yaşayarak hissetmektedir. Demokrasi, hak, hukuk, adalet isteğinde bulunan İstanbul’da yaşayanların haykırışı seçim sandığına yansımıştır.

İstanbul seçimleriyle yeni bir başlangıcın çağrısı yapıldı. Yeni bir siyaset diliyle, herkesi kucaklayan, demokrasiyi savunanların geleceğe umutla bakılabileceğini gösterdiler. Toplumun değişik katmanları, özlem duyduğu birlik ve beraberlik isteğinde birleşebildiğinde neler yapılabileceğini gösterdi.

Milli irade denilen, halkın demokrasiyi kuralları içerisinde yaşayabilmesidir. 23 Haziran’da milli irade demokrasiden yana tavır koymuştur. Genel anlamda demokrasi kazandı. İstanbul kazandı. Türkiye kazandı. Milli irade sandıkta yeni bir anlayışı işaret etti. Güzel günler göreceğiz. Yeter ki toplumsal uzlaşıdan uzaklaşmayalım.