Çivril’de çoğu kişinin varlığından haberi olmayan gidenlerin ise belkide korumak için kimseye söylemedikleri (Kesinlikle doğrusu bu) bir yer. Ben neden söylüyorum? Çivril’in ne kadar güzelliklerden yana zengin olduğunu bilsin ve buralar turizme kazandırılsın. Turist gelen yer para kazandırıyor diye daha canla başla (umarım) korunur.
Bahsettiğim yer Beyköy Manastırı. Halk arasında ise manasır diye adlandırılan bu yer Beyköy’de Irgıllı yakınlarında bir tepede bulunuyor.
Girişi biraz dar ve neredeyse sürünerek içeriye giriliyor. İçeride su bulunduğu için yerler ıslak o yüzden girişi biraz daha zorlaştırıyor.
İçerisi zifiri zindan karanlık fener yardımı ile aydınlatıldığında ise muazzam güzellik gözler önüne seriliyor. Bilimsel açıklamasını yapamam ama kayalardaki suyun bıraktığı renk ve görüntü Kaklık Magarasına benziyor. Mağaranın içinde yer alan küçük havuzun kenarları ise Pamukkale’nin minyatürü izlenimini veriyor. İçerideki atmosfer muhteşem. Kristal görünümlü parlak doku insanı adeta büyülüyor. Daha önceden gitmiş olmama rağmen yeni keşfetmişim hissini yaşamak ise paha biçilemez. Minik Pamukkale, bir heykeltıraşın hünerli parmaklarının ince işçiliği ile özenle oyularak şekillendirilmiş gibi duruyor. Akan bir suyun yıllar içinde oluşturduğu bu yer görmeye değer.
Beyköy Mastırı ile ilgili bilgisine başvurduğum Coğrafya Öğretmeni Münir Sayhan; ” Manastır, muhtemelen geç Bizans döneminde Hıristiyan din adamı tarafından kullanıldığı düşünülen mabet. Hıristiyanlık ilk çıktığında geniş kitleler tarafından kabul görmüyordu. Halktan tepki görmemek için din adamları böyle yerlerde inzivaya çekilmişlerdir. Bu karstik mağaradan suyun çıkması buranın tercih sebebi olmuştur.”ifadelerini kullandı.
Mağarayı gezmemde büyük yardımı olan gazetemizin ayrılmaz parçası Süreyya Ceylan’a bana eşlik ettiği için teşekkür ederim.
H:Serap Sofulu
