Bunun için kendi önce kendi insanımız tanımalı ve bunun için çaba harcamalıdır. Bu konular sadece birkaç kişinin keyfiyetine bağlı özel uğraşıyla sınırlı olmamalıdır.

İlçemiz Çivril’in doğal güzellikleri kadar, tarihsel ve kültürel zenginlikleri de var. Ancak son yıllara gelinceye kadar bu konuda önemli adımlar atılamadı.

Yıllar önce Çivril’de önemli görevde olan biri, bizlere Çivril’de ne var diye soruyordu. Biz de dilimizin döndüğünce anlatır ve ilgi beklerdik.

Çivril’de ne var, konusuna geçmeden önce ilçemizin bulunduğu coğrafi konumdan söz edelim. Ege bölgesinde önemli yol kavşakları üzerinde. Bu yollar İç Ege’yi Kıyı Ege’ye bağlar nitelikte. Etrafı dağlarla çevrili bir ovada kuruludur. En büyük özelliği, Büyük Menderes Nehri’nin Yukarı Menderes Havzası içinde bizim ovamızdaki su kaynaklarından ve dere ve çaylardan beslenip menderesler çizerek akıp gitmesi. Büyük Menderes Nehri bizim ilçemizden ve yakın ilçelerden sonra kirlenmeye başlıyor. Evsel atıklarla ve sanayi atıklarla kirleniyor. Ancak sevindirici olanı, Büyük Menderes Nehri’nin bizim topraklarda fazla kirlendirilmemesi. Söz sırası gelmişken, burada bir konudan bahsetmek istiyorum, ilimiz merkezinde bu nehrin kirliliği için kurullar, inisiyatif kuruluşları oluşturuluyor. Ancak buralarda Çivril yok sayılıyor ve izleyici dışında söz sahibi edilmiyor. Hâlbuki Büyük Menderes Nehri’nin uzunluğu yaklaşık 68 km. Denizli ili içinde bizim ovamızla beraber 197 km. Ama Büyük Menderes Nehri ile söz sahibi olmamız görmezden gelindiğini düşünüyorum. En azından kirleten ilçelere göre bizim hassasiyetimiz örnek alınmalıdır. Ama konu ile ilgili toplantılarda Çivril’in yeterli ağırlığı yok, ne yazık ki. İnternette, sosyal medyada Büyük Menderes Nehri’nin tanıtım videolarında Dinar’dan söz ediliyor ve hemen Aydın’daki ovalara geçiliyor. Böyle tanıtım olur mu? Artık Çivril, başta doğal güzellikleri olmak üzere tarihsel değerlerine gerçek biçimde sahip çıkmalı ve kimlere ne tepki koyulacaksa koymalıdır. Şimdiye kadar koyulmadı mı, diyenler olacaktır. Evet, uğraş verildi ama es geçilmeye devam ediliyorsa, daha güçlü çaba harcanması gerekiyor ve her Çivrillinin bu çabada gerçek biçimde olması gerektiğine inanıyorum.

Bu konudaki serzenişimden sonra yine asıl konuya dönmek istiyorum, Çivril’de ne yazık ki ilçemiz halkından da çok kimsenin gidip görmediği iki kanyonumuz var. Bunlardan biri Çivril, Işıklı yakınlarındaki Kûfi Çayı Boğazı, diğeri de Gümüşsu Akçay Kanyonu, diğer bilinen adıyla Tokalı Kanyon. Işıklı Akgöz pınarı göl çevresi, Işıklı Gölü, Gürpınar pınar ve çevresi. Ayrıca daha başka yerler de var, bunlar sadece ilk akla gelenler.

Bir de kültürel değerlerimiz var, sanırım bitmek üzere olan İğdir mahallesinde testi bardak yapımı, şimdilerde kapısına kilit vurulan ve artık biten haşhaş yağı çıkarılması. Bir de Beyköy mahallesinde metal yüzük işlemeciği var. Bu kültürel faaliyetler turistik anlamada gösteri mahiyetinde de olsa geliştirilerek yaşatılamaz mı? Gümüşsu’da hasır dokumacılığı da kültürel değerler içinde yaşatılması gerekir.

Şimdiye kadar uğraş verdiğim ancak bir konunun hiç gündeme gelmemesinden bir konudan söz etmek istiyorum. Çivril’de eski köy evleri. Bu eski köy evlerinden yaklaşık 450’sinin fotoğrafını çektim ve Çivril Halkı Kütüphanesi’nde sergiledim. Amacım her yerde olduğu gibi bu eski evlerin Anadolu’da yapı ve mekân geleneği olarak ta Neolitik çağlara dayanan kültürel devinimine dikkat çekmekti. Bu amaçla, Beycesultan kazıları ile bilgi aktarılan bir etkinlikte, şimdiki kerpiç yapılı eski köy evlerinin Beycesultan’daki bilimsel kazılarda ele geçen bina temelleri ile benzerlik olup olmadığı yönünde soru yönelttim. Aslında bu konunun uzmanlarının ciddi uzmanlarınca ele alınması gerekiyor. Öyle sanıyorum ki, Büyük Menderes Nehri çevresinde kurulu olan köylerde tarihsel mimari adına önemli bilgilere ulaşılacaktır. Ancak bu konuda benim bildiğim bir adım atılmadı. Ama günden güne bu eski evler köylerde yıkılıyor ve yok oluyor. Farkına varıldığında da ortada örnekleri kalmayacak.

İlçemizde tarihsel ve arkeolojik zenginliği yönünden de hayli zengin. Çivril’de şaşılası biçimde höyükler var, insan yaşamına ilişkin izler var. Bu yüzden çok yaygın bir tanım olamasa da ilçemiz, “Höyükler Diyarı” diye tanımlanıyor. Ancak bu tanımı öne çıkaramadık. Bu höyüklerden Beycesultan en önemlilerinden. 2007 yılından bu yana bilimsel kazıları yürütülüyor olsa da ilçemizin tanıtımındaki etkisi tartışılır. O yönüyle neler yapılması gerektiği genel çerçevesinde tartışılmalı ve beraberce çözüm bulunmalıdır. Acaba ülkemizde bulunan üniversitenin ilgili bölümleri bu topraklardaki bu höyüklerin sıklığı kültürel anlamda ele alınmış mıdır? Yani popüler bilim anlamında geniş yığınlarla paylaşılmış mıdır? Zaten bilinen bilgileri tekrarlanması, gelip burası, bu nişler Frig izleri deyip, zaten önceden bilinenleri tekrar edip sanki yeni keşfediliyormuş gibi dünyayı yeniden keşfetmekten bahsetmiyorum elbette.

Yazımın başlığındaki ifademi yineliyorum; Çivril’in tanıtımı şart. Ama önce Çivrilliler olarak kendi değerlerimizi kendimizin tanımasına ve sahip çıkılmasına ne dersiniz?