Çivril’in kurulu olduğu bu topraklar anlatılmak istenirken, doğal olarak ilkçağ’daki adı bilinmediğine göre bir gereksinim olarak yine “Çivril”, “Çivril çevresi” gibi ifadelere başvuruluyor. Ancak bu da doğal olarak yanlış anlaşılmalara yol açıyor. Altını iyice çizmek gerekiyor ki, Neolitik çağ ve sonrasında Çivril adında bir yerleşim yoktur, vardı idiyse bile adı Çivril değildi. O yüzden, Çivril ve yöresi sahip olduğu coğrafi ve stratejik konumuyla antik dönemin İç Anadolu ve Ege Bölgesi arasında eski bir kültür coğrafyası olarak önemini korumuş ve komşu kültürlerle temas halinde olmuştur demenin anlam bütünlüğü olarak tam karşılığı yoktur. Çünkü anlatılmak istenen günümüzdeki modern yerleşmenin kurulu olduğu yöre anlatılmak istenmektedir. Ancak o çağlarda Çivril adında bir yerin olmadığı atlanmaktadır.

Hatalar sadece Çivril ve çevresi tanımlamasıyla sınırlı değil. Bir de İlkçağ yerleşmesi olduğu anlaşılan ve yerinin nerede olduğu kesin olarak bilinmeyen Peltai’nin parantez içinde “(Çivril)” yazılması vardır ki bu da yanıltıcıdır. Çünkü Çivril’in atası Peltai değildir, devamı hiç değildir. Peltai varken Çivril yoktu ve kuruluşları bakımında arasında binlerce yıl fark vardır. İlgili makalelerinde bu tür bir ifade yer aldığına göre bunu tarihi belgelerle belirleme zorunluluğu vardır. Kısacası Peltai’yi Çivril olarak göstermek mümkün değildir. Deyim yerindeyse dönem olarak farklı yıllar olsa da aynı yörede kurulmuş olmasının yanında bir benzerliği yoktur.

Çivril ve yörenin bilinen en eski sakinlerinin M.Ö. 2. Bin yılda hüküm sürmüş olan Arzawalılardır demenin de eksik anlatımları var. Her şeyden önce adı geçen yörenin M.Ö 2. Binli yıllarda tarihi geçmişinin olduğu bellidir ama bu geçmişin modern Çivril’in köy yerleşmesi olduğu yıllarda bile sözü edilen M.Ö. yıllarına ait bir öncesi yoktur. O halde konuyla ilgili anlatımlarda dikkat edilmesi gerekiyor.

Konuyla ilgili bir belirsizlik de Arzawalılar konusudur. Her ne kadar Beycesultan höyüğü konu edilerek popüler bir anlayışla Arzawalılar konu edilmekte ve burasının bir zamanlar Arzawa kenti olabileceği ifade edilmektedir. Ancak bu yerin nerede olduğuyla ilgili kesin olarak bulunan ve belgelenen bilimsel bir çalışma açıklanmış değildir. Ne 1954- 1959 yıllara arasında gerçekleştirilen kazılarda ne de 2006 yılında başlayan kazılarda bu höyüğün veya bir bölümünün bir dönem Arzawa beyliğine başkentlik yapmış olduğuyla ilgili buluntulara ulaşıldığı açıklanmamıştır. Yani şimdilik güçlü bir ihtimaldir, o kadar. Ancak benim ifade etmek istediğim, Beycesultan höyüğü tanık gösterilerek, Çivril’in ve tarihinin beş bin yıl öncesine dayandırıldığı söylemidir. Konu edilmesi gereken Çivril’in kurulu olduğu yöredir.

Her ne kadar bir başka söyleyenden alıntı yapılarak, Çivril çevresinde Flaviuslar zamanında (69-96) ciddi bir imar faaliyetinin gerçekleştiği açıktır, dense de doğru anlatım “Çivril çevresinin” değil, günümüzde Çivril’in kurulu olduğu yöre olduğu açıkça vurgulanmalıdır. Çünkü adı geçen zamanda da Çivril de, Çivril’in çevresi de yoktu. O yüzden Çivril’in çevresinde Flaviuslar da yoktur.

Bir önemli yanlışlık da Beycesultan kanıt gösterilerek Çivril’in tarihinin beş bin önceye kadar gittiğinin öne sürülmesi. Beş bin öncesi tarihle ilişkilendirilmesi gereken, Beycesultan höyüğündeki ilgili kültür katları (elbette kırk kültür katının hepsi değil). Doğru biçimde ifade edilmesi gereken Çivril’in kurulu olduğu yöre. Ancak o yıllarda Çivril adı bile yoktu ve kuruluşu da 1176 yılından sonradır. Yani yaklaşık dört bin yıl öncedir. Bu gerçek bilindiği halde Çivril’in tarihi beş bin yıl önceye gitmektedir demenin mantığı yoktur. Demek ki ifadeler yerinde kullanılacak ve anlatılmak istenenin Çivril’in Kurulu olduğu yöre vurgusu açık ve anlaşılır biçimde yazılacaktır.

Br önemli konuda ilimiz Denizli adı üzerinedir. Myriokephalon Savaşı sırasında Bizans ordusunun savaş yerine (Günümüzdeki Düzbel Geçidi. O yıllarda Niketas Khoniates sadece bir geçitten söz ediyor. Ancak yakın yıllarda ve günümüzdeki tanımlaması böyle) gelirken geçtiği yerler bellidir. Niketas ilgili eserinde bu yerlerden konu ederken Denizli adında bir yerin varlığından söz etmiyor. Sadece o yöreden Laodikeia’dan ve Khonai’den söz ediyor. Myriokephalon ve o yıllarda yöredeki savaşlar konu edilirken Denizli vurgusu yapılıyor. Aslında konu edilmek istenen, Denizli’nin kurulu olduğu yöre. Ancak çoğu anlatımlarda Denizli de o yıllarda varmış gibi ifade ediliyor. Ancak bu tür anlatımlarda yer alan ifadeler doğru değildir.