Anoreksiya, yunanca da iştah kaybı anlamına gelmektedir. Anoreksiya, çok az miktarda besin alımı, yemeyi reddetme ve bunun sonucunda oluşan kilo kaybıyla karakterize bir hastalıktır. Anoreksiya nervozada tıkınırcasına yeme ve çıkartma gibi alt tipler bulunmaktadır. Anoreksiya Nervozada vakaların %50’sı besin alımından kaçınıp, çok fazla fiziksel aktivite yaparlar. Diğer bir alt tipi olan tıkınırcasına yeme de ise hastalar belirli bir süre içerisinde normal bir bireyim yediği besinden daha fazla beşini tıkınırcasına yedikten sonra çıkarma eylemi gerçekleştirirler. Anoreksiya ‘da bireyler beklenenin altında kiloya sahip olmasına karşın kilo alımından aşırı derece korkarlar. Söz konusu kişilerde beden algısı bozuktur. AN sıklıkla adölesan dönemde görülen yeme bozukluğudur. Nedeni tam olarak tanımlanamamakla birlikte sosyal, psikolojik ve biyolojik faktörlerin önemli etkisi olduğu bilinmektedir. Kızlarda, erkeklere göre daha sıklıkla görülmektedir. Bunun nedeni kızlarda ergenlik döneminde yaşanan bedensel değişimin sonucu olduğu düşünülmektedir. Cinsiyet faktörünün yani sıra ailesel etmenler, sosyo-kültürel faktörler, biyolojik etmenler ve psikososyal etmenler adölesanlarda görülen AN’yı etkileyen etmenlerdir. Yeme bozukluğunda biyolojik etmenlerden, gebelikten bahsedilse de genel kabul edilen görüş bedenle aşırı uğraş sonucu oluşan beden algısında oluşan bozukluktur.
Amerikan psikiyatri birliğinin sınıflama sistemine göre Anoreksiya Nevroza tanısı koymak için gereken ölçütler tablo 1 de verilmiştir.
Tablo 1. Anoreksiya Nervoza Tanı Ölçütleri
A. Yaşı ve boy uzunluğu için olağan sayılan en az kilo ya da bunun üzerinde bir vücut
Ağırlığına sahip olmayı kabul etmeme (örn: beklenenin %85’inin altında bir vücut
Ağırlığına sahip olmaya yol açan bir kilo kaybı ya da büyüme dönemi sırasında
Beklenenin %85’inin altında vücut ağırlığına sahip olmaya yol açacak şekilde
Beklenen kilo alımını gerçekleştirememe)
B. Beklenenin altında bir vücut ağırlığına sahip olmasına karşın kilo almaktan ya da
Şişman biri olmaktan aşırı korkma
C. Kişinin vücut ağırlığını ya da biçiminde bozukluk olması, kendini değerlendirmede
Vücut ağırlığı ya da biçiminin anlamsız bir etkisi olması ya da o sırada vücut
Ağırlığının düşük olmasının önemini inkar etme
D. Kadınlarda menarş sonrası amenore, yani, en az üç ardışık siklusun olmaması
AN’lıhastaların benlik gelişiminde yetersizlik duyguları ile birlikte beden kontrolünde sorunları vardır. Besin alımının aşırı kısıtlanması, kendini kusturma, aşırı egzersiz yapma, laksatif-diüretik kullanımı gibi beden ağırlığını kontrol etmeye yönelik tutumlar sergilerler. Bunların yani sıra yemeği küçük parçalara bölerek yemek, tabağa yemekleri belirli oranlarda koymaya çalışmak, tüketilen her besinde kalori hesabı yapmak gibi davranışları vardır.
AN’lı hastalarda zayıflık tehlikeli dereceye ulaşmasına karşın besine karşı önyargılı, kilo kaybetmek için besin alımını sınırlandırma konusunda takıntılıdırlar. Bozulmuş vücut şekli AN ‘lı bireylerde belirtidir. Kaşektik durum başlamasına rağmen bunun ağırlık kaybında etkili olduğunu düşünmektedirler.
Yapılan çalışmalarda mükemmeliyetçilik ile yeme bozukluğu arasında karmaşık bir ilişki olduğu bulunmuştur. Mükemmeliyetçilik ile beden yapısı, kilo, katı diyetler arasında ki ilişki araştırılmış ve sonuçta anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur. Genetik faktörlere bakıldığında ise ailesel faktörlerin ve kalıtımın etkisi %28-%74 olduğu bulunmuştur. Çalışmalar sonucunda anoreksiyalı bireylerin 1/3’ü çocukluğunda cinsel istismara maruz kalmıştır
Anoreksiya Nervozada beden algısında ki değişime bağlı olarak devam eden üzün süreli açlık ve kilo kaybının organlara ve sistemlere ciddi boyutlara varan sorunlara yol açtığı bilinmektedir. Etkilenen sistemlerden biri endokrin sistemdir. Hormonların salınımında yetersizlik ile kendini gösterir.
Tiroid hormonları, üreme, büyüme hormonları, kortizol salınımında değişimler ile birey önemli derecede etkilenmektedir.
CRH, kortizol salınımını uyaran hormondur. Uzayan açlık süresine bağlı olarak stres durumu artar, hipotalamustan CRH salgılanması artar. Hayvanlar üzerinde yapilan bir deneyde CRH, yemenin azalmasına, hareketin artmasına ve hipogonadizm ‘e neden olmaktadır. Anoreksiya Nervozada gelişen psikososyal belirtilerin oluşmasında CRH’ın etkili olduğu düşünülmektedir.
Leptin, adipoz dokudan salgılanan beyin üzerinden gıda alımını ve enerji metabolizmasını düzenleyen bir hormondur.
Ghrelin, Gastrointestinal sistem tarafından üretilen iştah arttıran ve ağırlığın denetimindeetkili ,enerji depolarının boşalmasını ve kaşeksiyi önleyen hormondur ve Anoreksiya Nervozada düzeyi artmaktadır.
Tiroid hormonları, düşük Leptin seviyesiyle birlikte tiroid bezi aktivitesinin azalmasına bağlı olarak hipotiroidizm ortaya çıkmaktadır.
Ve yine ine Leptin düşüklüğüne bağlı olarak östorojen salınımı azalmakta ve amenore görülmektedir. Olması gereken ağırlığın %10-15’’nın kaybından sonra mensturasyon kesilmektedir.
Tüm bu bozulan mekanizmaların tedavisi için multidisipliner bir yaklaşım gerekmekte bunun için Beslenme ve diyet uzmanı, psikolog, fizik tedavi uzmanı ve hekimle birlikte bir çalışma gerektirmektedir