Çürüklerin İyibin Kemal, karısının “Duvarlar leş gibi, ekmek evi gibi kokuyor, elini attığın yer bi karış is pas, ele güne karşı mahcup olup duruyon, misafir gelcek diye aklım çıkıyor…” diye başının etini yercesine yakınması sonrası evi, iç ¬_dış boyatmaya karar verir. Bu kararı verirken aklında boyacı olan abisi Ümmet’e evi boyatmak geçmektedir. Abisine gider,

“Abi bizim evi bi boyayiversen” deyince abisi Ümmet, Ümmet hafiften kekemedir, bazı harfleri çıkaramaz, çıkaramadığı harflerden biri de ‘Ş’ harfidir,

“Bisim olan, valla ben bu ara bi is aldım, isim basımdan askın…Ama iki haftaya kadar elim bosalır, beklersen boyarız” deyince Kemal karısı İrebiye’ye gider,

“İrebiye, abimin iki haftalık işi varmış, elindeki işi bitirince bizim evi…” deyip daha cümlesini tamamlamadan, kayıntasına evi boyatma yanlısı olmayan İrebiye, açar ağzını yumar gözünü,

“Senin evini de, evinin boyasını da, abini de seni de…” diye şirretleşip bağırmaya başlayınca,

Kemal köyde boyacı araştırmaya başlar. Derler ki, yetim Hasan’ın Zübeyir bu ara boş hem de elinden iyi iş çıkar. Kemal Zübeyir’i bulur, konuşup anlaşırlar. Zübeyir evi dolaşıp bakar, gerekli malzeme listesini verir. Ertesi günü Kemal bankadaki işine, Zübeyir boyaya başlar…Evin dış boyasını yaparken nasıl oldu ise Zübeyir merdivenden düşer. Bağırış çığırış komşular koşuşur, Zübeyir’i yerden kaldırırlar…Zübeyir’in kafa göz kan içinde apar topar Çivril’e, Çivrl’den Uşak Devlet Hastanesine gidilip Zübeyir’in yarası beresi sarılır…Bu arada, işin içinde yara bere kan olunca işe polis karışıp tutanak mutanak tutulur…

Zübeyir, yara bereden yaklaşık iki hafta kadar bir süre işe falan gidemez. Kemal; emeği, emekçiyi seven bir insan olduğundan bu duruma kayıtsız kalamayıp Zübeyir’e gidip Zübeyir’in çalışamadığı günlerin, ayrıca çalışıp hak ettiği günlerin ücretini öder. Aradan bir süre geçer. Kemal bankada çalışırken Zübeyir elinde bir savcılık duyurusu,

“Kemal, bana şu … parayı vermez isen ben hakkında davacı olacağım!” deyince Kemal’de şafak atıp “Ulan ben senin çalışmadığın şu kadar gün, çalıştığın bir iki günlük üçretini vermedim mi? A..bilmem nesini, ne yaptığımın eniği…”diye Zübeyir’in üzerine yürüyünce hemen banka personeli ve o arada bankada bulunan kişiler araya girip Zübeyir’i bir tarafa, Kemal’i de banka müdür yardımcının odasına alırlar. Müdür yardımcısı aklı başında gün görmüş bir kişidir. Kemal’e sen karışma deyip, Zübeyir’i çağırtır. Bir dosya kağıdı çıkarıp Zübeyir’e ismini yazdırıp açığa imza attırdıktan sonra istenen parayı verir. Zübeyir’i dışarı salıp açığa imzalı dosya kağıdını Kemal’e verir…

Aradan yıllar geçer. Bir gün Kemal özel evraklarını sakladığı çantayı karıştırırken eline bir dosya kağıdı geçer, dosyada Zübeyir …altında imza…Kemal yerinden hışımla doğrulup,

“Ulan, Zübeyir şimdi senin …nı belleyip, canına okumazsam bana da Çürüklen Kemal demesinler!” deyip evden çıkar. Kahveye vardığında bakar Zübeyir domino oynamakta…Kağıdı Zübeyir’in önüne uzatıp sorar,

“Bu imza senin mi” Zübeyir boş , anlamsız bakar, ve bir süre sonra kekeleyip “benim” deyince Kemal,

“Zübeyir şimdi ben senin anandan emdiğim sütü burnundan fitil fitil getirmez miyim…Bana şimdiki usta günlüğünden on beş günlük ücreti hemen ödüyorsun, yoksa bu kağıdın içini doldurup seni mahkemeye vereceğim!” deyip eve gelir. Zübeyir başlar it gibi dolanıp aracı göndermeye…Kimler aracı olmaz ki; Kel Kamil, Peşincinin Mıstan, Danalan Amat, Ömer Usta, Osman Usta…Oysa Kemal işin muzipliğinde olup paranın pulun peşinde değildir…Aracılara,

“Kemal, Nuh diyo, peygamber demiyor!” deyin diye sıkı sıkıya tembih edip dosya kağıdını yırtıp atıyor…