Yıl 1970 Ankara da ilk siyah beyaz televizyon yayınını izlediğimde uzun süre etkilendim. 1975 ten sonra Televizyon hemen hemen her eve bir girdi pir girdi. Bizleri esir aldı evimize misafir bile gelse misafirin seyrettiği dizi veya ev sahibinin seyrettiği dizi açılıyor sohbet muhabbet bu diziler üzerine kuruluyor.

Televizyon da Tarihi ve Milli olayları anlatan dizileri izlerim diziler de eğer tarihi olaylar saptırılarak tek taraflı anlatılıyorsa o anda seyretmekten vazgeçerim bu nedenle genellikle belgesel izlerim.

Belgeseller de ev tadilatları dizilerinde genelde tek katlı evler de yaptıkları tadilatlar, her evin önün de mutlaka yeşil ağaçlık alanlar genellikle çitsiz, duvarsız evler ve hemen hemen her evde kendi ülke bayrakları asılı gördükçe bizler bunu neden başaramıyoruz diye düşünürüm. Bizler olsak o geniş arazilere yüksek katlı 3-5 bina dikip evlerin önün de 3 m2 göstermelik yeşil alan bırakırız.

Başka bir belgesel de kullanılmış cam şişeler toplanıp temizlenip kırılıp parçalanıp bazı katkılarla Beton katkı maddesi yapılıp şömine süsü haline getiriyorlar. Kullanılmış plastik ayran, süt şişelerini parçalayıp fiberglas kayık yapıyorlar. Kullanılmış Bisiklet iç lastiklerini temizleyip kumaşla beraber dikip kargocuların kullandığı çantalardan yapıyorlar.

Biz daha cam şişe veya kâğıt atık çöpünün içine başka çöp atmamayı, hayvan besleme veya su kaplarına çöp ve izmarit atılmaması gerektiğini öğrenemedik.

Yaşlı İhtiyara sormuşlar nasıl 65 yıl evli kaldınız?

Bizim zamanımızda bir şeyler kırıldığında, bozulduğun da çöpe atılmaz, tamir edilirdi. Bu yüzden demiş. Artık yalnızca eşyaları değil ilişkileri bile tamir etmiyoruz. Sorun olan yerde tamir etmek yerine terk etmeyi seçiyoruz.

Eskiden tamirat ve tadilat gibi kavramlar vardı. Bozulan bir eşya, bir eşyaya ait parçalar tamir edilirdi. Evde sökükler dikilir, yeri geldiğinde yama yapılırdı. Hatta bazı parçalar tamir edilirken belli bir zekâ, kabiliyet, hüner, sabır, zaman gerekir, zaman ayrılırdı.

Tamir; insana, ekonomiye, ekonomimize, eşyaya vefa, saygı demektir. Tamir, kazanılan bir eşyanın kaybedilmemesi için çabadır, bir nevi savaştır! Tamir etmek, ekonomiye katkıdır! Bozulan bir eşya, sökük veya yırtık tamiri zamanımızda “at gitsin” ile artık birçok evde tamirat yapılmıyor! Hatta birçok evde belki de artık iğne, iplik veya tamir için gerekli alet edevat bulunmuyor! Bulunsa da, televizyon izlemekten, tamire fırsat bulamıyoruz!

Nasıl olsa taksitle yenisi satılıyor, Kim uğraşacak; sonra kredi kartını kim ödeyecekse, deli gibi muhasebemizi yapmadan borçlanıyoruz! Eskiden “yama ayıp değil, yırtık ayıptır” denirdi! Şimdi kredi kartı borçları ayıp değil ama çamaşırı, elbiseyi tamir etmek ayıp oldu! İnsanın eşya ile ilişkisine”Kullan at” felsefesi hakim oldu!

Mendiller bile kâğıttan ve tek seferlik. Yeni nesil kullanılıp cepte taşınan bir mendili hayal dahi edemiyorlar.

Elektronik eşyalar ve arabalar var sadece tamir edilen. Onları da değerli anıları olduğundan değil pahalı olduğundan tamir ve bakımını yapıyoruz.

Velhasıl iyi insan olmanın yolu belki de tamircilerin tükenmemesinden geçiyor…

Esen kalın.