Eğitim, ekonomi, hukuk, bilim ve teknoloji gibi konular, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini gösteren önemli konuların başında yer alıyor. Bunlara ek olarak, toplumların yaşam tarzlarına bakmak da bir toplumu anlamakta önemli rol oynuyor.

Örneğin, yaşam tarzları bireye ve çevreye saygılı toplumları düşündüğümüzde, listenin en başında Avrupa ülkeleri yer alıyor. Bu durum elbette bir tesadüf değil. Bu durum, son yüzyılda hem ülke yönetimleri hem de Avrupa Birliği tarafından stratejik olarak düşünülmüş, iyi planlanmış bir yönetim anlayışının sonucudur.

O bakış açısının bugünlere yansımasıdır ki, Avrupa Birliği ülkeleri önümüzdeki 10 yılda mevcut taşımacılık sistemlerinin insan sağlığı ve çevre üzerinde olumsuz etkilerini en aza indirmek amacıyla geniş bir iklim reformu paketi açıkladı. Elektrikli araba ve elektrikli bisiklet kullanımının bu doğrultuda artması bekleniyor.

Pandemi dönemiyle birlikte insanlar daha çok bisiklet sürmeye teşvik edilirken; buna yönelik alt yapı çalışması olan ülkeler, sosyal mesafenin öneminin arttığı bu salgındönemini, trafik kalabalığı açısındandaha rahat atlatıyor.

Zira, diğer ulaşım araçlarıyla kıyaslandığında en çevrecisi olan bisiklet,bazı gelişmiş ülkelerde halihazırda en yaygın şekilde kullanılan araçların başında geliyor.

Buna en iyi örnek, Hollanda gösterilebilir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra şehir yapılanmasında öncelikle araçlara yollar inşa eden Hollanda yönetimi; 1970’lerde yaşanan petrol krizi ve ekonomik kriz esnasında, insanları enerjiye daha az bağımlı kılacak yöntemler aramaya başladı.

Hollanda yönetimi, toplumun ihtiyacına göre en ucuz, en sağlıklı ve en uygun yöntemin bisiklet ulaşımı olduğunu gördü. Ülkegenelinde birbirine bağlı, uzun bisiklet yolları inşa ederek, ülkesinin bugün adeta bir bisiklet cenneti olmasını sağlayan projelere imza attı. Güvenli bisiklet yolları arttıkça ülkedeki bisiklet kullanıcı sayısı da doğru oranlı arttı.

Toplumun çoğunluğu tarafından bir ulaşım aracı olarak benimsenen bisiklet ve güvenli bisiklet yolları sayesinde, insanlar işe bisikletleriyle gidip gelebilme imkanına sahip oldu.Böylece toplumda, ekonomik, sosyal ve sağlık açısından çok önemli bir yaşam kültürü gelişmiş oldu.

Bisiklet kültürü açısından Hollanda ve Türkiye’yi kıyaslayacak olursak, her ne kadar bazı şehirlerimizde bisiklet yolları bulunsa da, bunlar maalesef yeterli değil.

Bisiklet yollarımızın azlığının en önemli sebebi olarak, ‘ülkemizdeki fiziki ve coğrafi şartların uygunsuzluğu’ gösterilebilir. Ama aslında bu eksikliğin en önemli sebebi; yöneticilerimizin ve toplumumuzun çevreye ve bisiklete bakış açısıdır.

Üstelikpandemi dönemi de gösterdi ki, bisiklet yalnızca ekonomik ve sağlık açısından değil, psikolojik açıdan da yüzyılın en önemli icatlarından bir tanesidir.

Dolayısıyla, Hollanda başta olmak üzere;gelişmiş ülkeleri örnek almak ve güvenli bisiklet yolları inşa etmek; hem yerel hem de ulusal yönetimler tarafından uygulanması gereken başlıca çevreci politikalar arasında yer almalıdır.

Toplumda bisiklet kullanımı arttıkça, insanlar daha sağlıklı olacaklar, böylece ilaç kullanımı azalacaktır.Trafikte bisikletçilere saygı ve hoşgörü artacak, bisikletli ölümlerin azalması sağlanacaktır. Trafikte zaman kaybı azalacak, arabalara bağımlı bir hayat tarzı yavaş yavaş kırılacaktır.

Günümüzde yürüme mesafesindeki noktalara dahi arabalarıyla gitmeye alışan insanımız, bisikletlerini yeniden depolardan çıkaracak ve ülkemizde bisiklet kültürü kaybolmadan yeni nesillere aktarılacaktır.

Özetle, bir ülkenin gelişmişliğiinsanların yaşam tarzlarıyladoğru orantılıdır. Daha temiz bir çevrede yaşamakise asla tesadüf değildir, çevreye ve insan sağlığına duyarlı bir bakış açısının sonucudur.