Kuzguna yavrusu turna yavrusu gibi güzel görünürmüş derlerse de bu hep böyle olmuyor olmalı; örneğin anam öyle durduk yerde, vara yoğa benim için “a benim avanak oğlum, akılsız oğlum!” deyip en doğru tanıyı koyar…

Ben birinci kiracıdan dersimi aldım ya…evi kiraya vermedim bir süre…

Bir gün akşam benim kayınbirader ve ortağı bize oturmaya geldiler. Yiyip içtikten sonra kayınbiraderin ortağı,

-Ağabey, benim senden bir ricam var,” deyince,

-Buyur Hayrullah, elimden gelen, gelecek bir şeyse canla başla;” dediğimde,

-Benim birader Salim’e Oktayların komşusunun kızını isteyeceğiz, büyük olarak dünürcü başı sen ol!” dedi.

İlk kez bu tür göreve soyunuyor olmanın heyecanı ile birkaç gün sonra hazırlanarak gidip kızı istedik; adet gereği “biz bir düşünelim, nasipse olur!” dediler ve ikinci gidişimizde de söz kesildi.

Aradan çok geçmeden söz kesilen kızın ağabeysi eşi ile bize geldiler ve benim kiraya vermek istemediğim evi tutmak istediklerini söylediler…

Ben kara kara düşünmeye başladım, içimden ben kiraya vermeyeceğim dediğimde “biz sen aracı oldun diye kızımızı size verdik, sen şimdi kiralık evini bizden esirgiyorsun, !?” derse ben ne halt edip ne yanıt vereceğim diye düşünüp en sonunda “peki” dedim. Yaklaşık on yıl kadar, bazen zamanında, bazen kirayı oldukça geçiktirerek otururlarken benim kızla damadın ev sorunları oldu ve “uzak muzak biz bir süre orada otururuz,” dediler. Bu durum karşısında ben kiracıyı çıkardım. Bu arada ödenmemiş olan yaklaşık bir yıllık kira, birikmiş elektrik ve su faturalarını da sineye çektim. Üstüne üstlük damatlar oraya da taşınmadılar, onlar taşınmayınca ben yalan söyleyerek kiracıyı çıkartmış gibi oldum.

Ev uzun bir süre boş kaldı. Bir gün kapının zili çalınca, evin içinden konuşmacın düğmesine basıp “kim o?” deyince, aşağıdan “Ahmet Bey, bir dakika aşağıya kadar gelebilir misin?” denince aşağıya indim. Evin önündeki çay ocağının masalarının birinde gariban görünüşlü bir aile, kadının kucağında emzik emme çağında minik bir çocuk. Yanlarında giyimi kuşağı biraz daha iyi bir bey. Yanlarına varıp selam alıp verdik. Ben çay ocağı işleticisine dört çay işareti yapıp oturdum. Aile Van Depremi nedeni ile Antalya’ya göçüp gelmiş bir şekilde benim evin boş olduğunu öğrenip bana ulaşmışlar. Özcesi benim evi tutmak istiyorlar. Ben bir süre doluya koydum, boşa koydum. Empati yapıyorum aynı şey benim başıma gelse…Adam neyse de çocuklu kadın gözleri iri iri olmuş yalvarır gibi bakıyor. Oralarda kiralar iki yüzün üzerinde o zaman, ben evi yüz elliye verdim. Yaklaşık on yıldır o aile o evde oturuyorlar. Şimdi iki yüz lira olan kirayı bazen ödeyip bazen sallıyorlar…