Bayram dokuz günlük bir tatil imkanı verince tüm aile Çivril dışında toplandık. Yıllar, aileye yenileri katarken eskiler de yitiyor hayattan. Kalan, yaşanılmış günler yani anılar. İki torunum var, Ata erkek olanı, 10 yaşında. Diğeri Ada, iki yaşında.Kendimden izler arıyorum onlarda.Tepkilerine bakıyorum,bende mi öyle yapar,davranırdım gibi.. Çocukluk ne güzel! Bir güvencenin gölgesinde, gelecek endişeleri yok. Etraflarında büyükler sürekli kolluyor onları.
Dünya gerçeği çok farklı. Savaşlar,göçler,açlık.İnsanlık tarihi dram dolu. Acı, gözyaşı, kan. Kanıksıyoruz sanki,elimizden mi bir şey gelmiyor? Görmezlikten geliyoruz. Ne yapılabilinir savaşsız sömürüsüz bir dünya kurmak için? Adil bir paylaşım mümkün mü? Her şeyden yeterince üretilse, bolluk olsa, hala sadece benim olsun hasisliği devam eder mi? Acaba gelişen teknoloji insanlığa bu imkanı sağlar mı gelecekte? Neden savaşlara milyarlar yatıran insanlık açlık sorununu çok daha az paralarla çözmez?
Şanslı bir çocukluğum oldu. Evimizde mini bir kütüphane, uzun kış gecelerinde soba yanında uzanır, özellikle Jules Verne’in kitaplarını soluksuz okurdum. O yıllarda televizyon yok, dünya bizim için sadece Çivril. Okur ve dünyayı hayal ederdim. Şehirleri, ormanları, hayvanları. Bir küçük atlas vardı, orada kaşalot balığının resmi, hiç duymamışım ikide bir bakardım çizimine, ne kadar büyük der şaşardım. Nelere şaşmadım ki, ablamla insanlığın Aya inişini radyodan dinlemiştik, yıllar sonra Fransız bir arkadaş grubuyla sohbette bunu anlattığımda gülmüşlerdi, onlar televizyondan naklen izlemişler de.
Okumak, bir alışkanlık. Ciddi bir ihtiyaç. Çevrenizde olan biteni daha geniş bir ufukla, bilgiyle, deneyimle yorumlayıp doğru değerlendirmeyi sağlıyor.60’lı yıllar. Halamlarda bükme günü. Sahime halam, babam oradakilere televizyonu anlatırken, “Aman Tuğrul, koca adam sığar mı o kutuya, inanma bunlara” dedi. İstanbul ‘a yatılı okula gidişimde o da vardı, şaşırmıştı boğazı geçerken bindiği vapura, manzaraya, kalabalığa. Ben ilkokulu bitirmiş, derslerden, gazetelerden ondan daha iyi tanıyordum Çivril dışı bir dünyayı. Okumak, bilgiyi özümsemek! Ne? Niçin? Neden? Sorularına cevap bulabilmekle daha bir önemli. Ezberlediğiniz bir metin, anlamını kavramadığınız bir konu sizi sadece “okumuş” yapar. O “okumuşlar” ki gün gelir siyasetçi olurlar hayatımızı düzenlerler. Matbu demeçlerle “her şeyi bilen” olurlar.
Memnun muyuz? Hayatımızdan? Gün be gün daha iyi yaşam koşullarına kavuşmayı beklerken giderek artan sıkıntılardan? Yaşadığımız beldeden memnun muyuz? Sakin, temiz, yeşil bir belde de yaşamayı arzulamaz mıyız? Günlük hayatımıza renk katacak, bizleri bir birimize daha bir kaynaştıracak etkinlikleri ister miyiz? Neden olmuyor? Yoksa neleri isteyeceğimiz konusunda” ufkumuz” mu dar? Tanımıyor muyuz günümüz dünyasını bu iletişim çağında? Hani okumasak ta Dünya da diğer gelişmiş ülkeler nasıl yaşıyorlar? Sanırım görüyoruzdur. Özellikle gençler, geleceği yaşayacaklar sizsiniz. Silkinin artık. Talep edin, hakkımız bunlar deyin. Yöneticilerden bir lütuf! Değil aksine yapmaları gereken bir hizmeti beklediğinizi vurgulayın.
Geçmiş kurban bayramınızı kutlar, sağlıklı günler dilerim.