Başlığı bir gazetecinin yazısından aldım. Bir kaç gün öncesi yapılan meclis toplantısında CHP li meclis üyelerine atfen yazmış. Sözlük,deyimin farklı hallerini yazıyor. İlgimi çeken, yaygınca kullanılan “ayağını denk al” ,ya da “ağzının payını vermek” anlamları..

Neden ihtiyaç duyulur böylesi bir üsluba? Karşınızdaki kişi ya da kişilere üstünlüğünüzü, ”gücünüzü” vurgulama arzunuz bilinçaltının bir yansıması mıdır? Ne menem bir güç bu? Hani fiziki olur, ekonomik olur, daha akıllı olunur ya da makamın gücü olur. Güçlü insanlar eleştiriye, tavsiyelere neden tepki verir? yoksa yeterince güçlü değiller mi? Öyle ya onları daha bir güçlü kılacak öneriler, projelerini zenginleştirmez mi? Gazeteci arkadaş böylesi bir manşeti atarken “tarafsız” bir gözle mi bakıyor? Mecliste ki ortamı okuyucularına iletiyor yoksa biraz duygusal,biraz “yandaşlık” ruh haliyle mi yazmış? Atılan bu başlık,”ayar vereni” kamuoyuna yanlış tanıtıyorsa pek doğru olmamış gibi..

Konu neymiş? Muhalif Meclis üyesi bir arkadaş sayın Belediye başkanına seçim dönemi kitapçıklarında yer alan? (var mıydı hatırlamıyorum) meyve kurutma fabrikası? (tesis?) sözünü hatırlatarak geçen üç yıla yakın zamanda bu konuda hangi aşamada olunduğunu sorması.. Gene gazete haberine göre ,sayın Başkan da vaatleri arasında olmamasına rağmen kadın girişim kooperatifi kurulduğunu ve bu işlevi onlar yerine getiriyor diyor ve ekliyor; neden onlara destek vermiyorsunuz? Anlaşılan sayın Başkan eleştirilere,sorulara pek tahammül gösteremiyor.Hakikaten çok “muhalif”! meclis üyesi arkadaşımız..Ertesi gün kooperatifi ziyaret ederek orada meyve kurutulma işleminin yapılmadığını ,sadece elma sirkesi,tarhana ,erişte yapıldığını görüyor. Konu uzayacak. Ben her zaman “yöneticilerin” hoşgörülü olmalarından yanayım. Onlar, yapıcı eleştirilere açık, sıkça karşılaşılan kırıcı söylemlere de “tahammül” gösterebilmeliler. Burada sorulan soruya bir cevap verilmiyor, yani böyle bir seçim vaadimiz yok, ya da şöyle bir aşamadayız diye yanıt verilmiyor, aksine konu bir başka mecraya taşınarak, orada bir savunma yapılıyor.. Dahası gazeteci gözüyle “ayar veriliyor”.

Bir başka “ayar “da,konuşurken kendini kameraya aldıran, ”şov” yapan, gene başka bir muhalif meclis üyesine yapılıyor. Şov, yabancı kökenli bir kelime.. Aslı “Show”. Gösteri anlamında.. Sanki mecliste her konuşan “muhalif” üye “ şov” yapma eğiliminde. Geniş bir kavram bu. Siyasetçiyle “özdeşleşen”, sanki onun da her toplantı da, düğün de, nişan da, açılışta, uğurlama da çektirdiği fotoğrafların kamuoyunda benzer bir “sanıyı” yaratması gibi. Kişiye kolay yapışan bir yakıştırma. Ne demeli? Evin camdansa sakın komşunun evini taşlama.!

Bu haftaki yazımda başka bir konuyu yazmak istiyordum. Bir başka haftaya diyelim.

Hep vurgulamak istediğim bir konu var, ülke hepimizin. Çıkarlarımız ortak. Yapay ayrışmalar gözümüzü kör ediyor, bütünü göremiyoruz. İçinde bulunduğumuz zor şartlar el ele vererek çözülür. bırakalım bu “”ithamları” .Dinleyelim birbirimizi.

Sağlıcakla.