Türk-İslam Ülküsü’nün aşığı, sadakatlı bir neferiydi. Okulunu bitirince teşkilatçılığına ‘Ülkü Ocakları’, ‘Ülkücü Gençlik Derneği’ ve ‘Ülkü Yolu’ derneklerinde yönetici olarak devam etti. Liderlik özelliği, davasına olan inancı ve hakimiyeti , söylediği gibi yaşıyor olması O’nu başarılı bir dava adamı yaptı.

Bu Kutlu Yol’da yürürken, ülkücülüğe aday olmuş her er gibi O da yolun meşakkatiyle, çileli hayatıyla karşılaştı. Vazgeçmedi. Maddi imkansızlıklar, manevi sıkıntılar, namludan çıkan kahpe kurşunlar, şehitler rahmet yağmurları kadar çoktu. Yılmadı. Direndi.

Aldığı sorumluluklar, En Mükemmel’e uğurladığı gönül dostları, açık makberden çıkarılıp kapalıya saklanmış, Gün Işığı’na engel olunan kahramanlar yüreğini dağladıkça kalemini konuştururdu. Gerçeği, tek dişini çoğaltmış canavarlara rağmen yazardı. Köşe yazarlığı, yayın yönetmenliği gibi görevlerde de bulundu.

1980’den sonra Eskişehir Ülkü Ocakları Başkanlığı, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptı. Dava arkadaşlarına her zaman sahip çıkar, onlara kıymet verirdi. Türk Milleti’nin refahının ancak Türk-İslam Ülküsü’nde olduğuna inanırdı. Bu nedenle bu davaya gönlünü vermiş herkes için canını hiç düşünmeden verebilirdi.-Kutlu Yol’un yolcuları mukaddesti.

Bu yüzdendir ki bizler Türk milliyetçileri ve genç Ülkücüler olarak gözümüzü ilk açtığımız efsane Ülkü Ocak Genel Başkanımız Metin Tokdemir’in ifadesiyle “Ben ümit varım. Türkiye’nin kaynakları ve insan gücü Türkiye için ümitli olmaya yeter. Yine bir Hadis-i Şerif’te buyruluyor ki, Cenabı Allah bir milleti helak edeceği zaman o milletin açlarına ve susuzları yüzü suyu hürmetine azaptan vazgeçer. Şimdi, ben de biliyorum ki, eğer Cenabı Allah bir milleti açların ve susuzların yüzü suyu hürmetine helak etmekten vazgeçiyorsa, uğruna bu kadar çileler çekmiş bu kadar şehitler vermiş, bu kadar düşmanlığı bünyesinde toplamış bu aziz milleti de Cenabı Allah hidayete erdirecektir. Bu aziz millete de kurtuluşu gösterecektir.” Türk milliyetçilerin ve Türk – İslam ülküsünün ruhunu daima yaşatıp ileri taşıyacağız.

24 Aralık 1995 seçimleri için milletvekili adayı oldu. Türkiye’deki sıkıntıları iyi biliyor ve çözüm önerisini de getiriyordu. Siyasetçinin ağır sorumlulukları olduğunu , kişiliğinin düzgün olması gerektiğini , sağlam karakter ve liderlik özelliğinin bulunması gerektiğini vurguluyordu.Ona göre siyasetçi denince akla; yalancı , hileci gibi olumsuz özellikler değil güvenilir kişiler gelmeliydi.İşbu gerekçeyle ülkücüler siyasette yer almalıydı.

O, Türk-İslam Ülküsü’ne ve MHP’ye gönülden inanmış ve ömrünün son anına kadar bu yolda yürümüştür. Onun bağlılığını şu hatıra çok güzel özetliyor: Tokdemir’in vefatından kısa bir süre önce İlhami Yangın, Ali Metin Tokdemir’le yaptığı röportajda O’na, Ülkücülerin diğer partilerden çok teklif aldığını, kendisinin de böyle bir teklif alıp almadığını ve O’nun neden MHP’de ısrarlı olduğunu soruyor. Ali Metin Tokdemir’in inancı işte bu sözler… :

“ Bugün MHP’nin varlığı olmasaydı, ülkücülerin varlığı olmasaydı, Türkiye bölünme noktasına çoktan gelmişti. O nedenle, ben Metin Tokdemir olarak yetişmişsem, bir takım kabiliyetlerimiz ve erdemlerimiz varsa Ülkü Ocakları’nda ve MHP’de aldık. Yani bugün ben ülkücüyüm, ben MHP’liyim diyenlerin hepsi MHP ve Ülkücü Harekete vermekten çok, ondan almışlardır. Ahde vefasızlık namussuzluktur, ahde vefalı olduğumuz için de, MHP’deyiz. Bugün İslam’ın da, Türk Milleti’nin de yegâne ümidi şu topraklarda yaşayan insanlardır. Biz buradayız, MHP’deyiz.

Gidenlere Allah selamet versin.”

Yaşasaydı çok başarılı bir siyasetçi olacağı tartaşma götürmez bir gerçek.Ancak çile dolu hayat sürmüş bu kutlu neferi , Allah 8 Aralık 1995 Cuma günü yanına almıştır.

MUAZZEZ VE MÜNEVVER BAŞKANIMIZ RUHUNUZ ŞAD, MEKANINIZ CENNET OLSUN.(Allah-u Teala sizi inandığınız milletimizin şerefli ecdadına komşu etsin inşallah.)