1. Ancak 80’nci Alayın karargahı ile İngiliz birliklerine (Avustralya tugayı birlik içerisinde yer almıştır.) teslim olduğu tespit edilmiştir.
  2. 48’nci Piyade Alayı’nın 31 Ekim 1917’de Birüssebi Mevziine (Filistin Cephesi) yapılan taarruzda baskına uğrayarak alay komutanı ve sancağı ile birlikte esir edildiği anlaşılmıştır.
  3. Elde edilen bu bilgiler çerçevesinde; Avustralya Müzesinde bulunan üç alay sancağından ikisinin 80 ve 48’nci Alay sancakları olabilecekleri değerlendirilmektedir. Meçhul olan sancağın ise Canberra’dan alınan sancak resimlerinin üzerinde sancak numarası olmaması nedeniyle hangi alaya ait olduğu tespit etmek mümkün değildir.
  4. İstanbul’da Harbiye Askeri Müzesinde Osmanlı Ordusunda Birinci Dünya Harbi yıllarında kullanılan alay sancaklarının bir kısmı sergilenmektedir. Osmanlı ordusunda, bugünkü Türk ordusu alay sancaklarında olduğu gibi askerî birliklere verilen tüm sancakların üzerinde birlik ismi, numarası bulunmaktadır. Bu isim ve numaralar altın ya da simli ipliklerle işlenmektedir. Avustralya Müzelerinde sergilenen sancaklar içerisinde 57’nci Piyade Alayına işaret edecek küçücük bir iz, numara, isim bulunmamaktadır. Bu durumda bu kahraman alayımızın Çanakkale’de sergilemiş olduğu destanımsı mücadeleye küçük düşürmek anlamına gelebilecek olan yorum ve değerlendirmelerle kamuoyu yanıltılmaya çalışılmakta, tarihi gerçekler saptırılmaktadır.
  5. Sonuç olarak belirtmek gerekirse;
  6. Çanakkale’de Yarbay Mustafa Kemal’in 19’nci Tümenine bağlı olarak kahramanca mücadele ederek kara harekatının daha ilk günü düşmanı Conkbayır’ında yenerek arazinin hakim noktasından söküp atan 57’nci Piyade Alayı kamuoyunda yer aldığı gibi tek bir ferdi kalmayacak şekilde tamamı şehit olmadığı gibi, alay sancağı da düşmana kaptırılmamıştır. Şehit sayısı fazla olduğundan dolayı bu alayımıza alay numarasının önüne “Şehitler Alayı” sıfatını eklemek elbette ki mümkündür. Ancak, 57’nci Piyade Alayının tamamı yok olmuştur demek harpte zafer kazanan bir birliği başarısız göstermek anlamına gelebileceğinden tarihî belgeleri, muharebe hattında yazılan cerideleri de reddetmek yok saymak hükmündedir. Böyle bir hükmün kabulü, ne alayla ilgili hususları dönemin belgeleriyle açıklamaya çalışan bilimsel tarihçiler tarafından, ne de bu alayın kahramanlığıyla haklı olarak övünen ve övünmesi de gereken Büyük Türk milleti tarafından kabulü mümkün değildir.
  7. Çanakkale’nin bu kahraman 57’nci Piyade Alayı, daha sonra Sina-Filistin Cephesine nakledilmiştir. Nablus Meydan Muharebesi’nde kahramanca savaşarak hemen hemen tüm mevcudunun dörtte üçünden fazlasını kaybetmiş ve muharebe gücünü yitirerek İngilizlere esir düşmüştür.

Yapılan tüm belgesel araştırmalarda esir edilen Alayla birlikte sancağın da, Avustralya birliğinin eline geçtiğine dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Alay sancağı bir birliğin, o birlikteki her askerin namusu, onuru ve gururudur. Askerler sancağa yemin eder. Alay sancağı birlik teslim olurken, -eğer baskın tarzı bir harekete maruz kalınmamışsa- düşman eline geçmemesi için kalan son nefer tarafından gerekirse imha edilir. Yaptığımız araştırmalara göre 57’nci Piyade Alayı sancağının Nablus Meydan Muharebesinde düşman eline geçip geçmediği konusuyla ilgili bir kayıt bulunamamıştır. Her hangi bir kayda ulaşılamamış olmasından dolayı bahse konu sancağın, Sina-Filistin Cephesindeki Nablus Meydan Muharebesinde 57’nci Piyade Alayı personeli tarafından düşman eline geçmemesi için imha edilmiş olabileceği değerlendirilmektedir.

  1. Avustralya’daki müzelerde muhafaza edilen üç sancaktan meçhul olan sancak üzerinde birlik kimliği belirten işaret ve yazılar mevcut olmadığından bunun hangi alaya ait olduğu hakkında hüküm vermek mümkün değildir. Bundan dolayı, 57’nci Piyade Alay Sancağı olduğuna dair kesin kanaat bildirmek yanlıştır. Diğer taraftan bu sancak Çanakkale’de 57’nci Piyade Alayıyla yapılan savaşlarda ele geçirildi demek tarihi tersten okumak, gerçekleri yok saymak anlamına gelmektedir. Hazindir ki, kamuoyunda zaman zaman ortaya atılan bu iddia ile zihinler bulandırılmaktadır. Bu iddialarla Çanakkale’nin kahraman 57’nci Piyade Alayının şanlı mücadelesine, onun komuta kadrosuna, Alay Komutanı Şehit Binbaşı Hüseyin Avni Beye, 19’nci Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Atatürk’e ve ismini burada yazamadığımız pek çok kahramanın o destanımsı mücadelesine gölge düşürülmektedir.

Aslında bu iddialar o dönemin küresel güçlerinin yok etmeye kalktıkları Büyük Türk’ün Çanakkale Zaferini yok saymak, küçük düşürmek anlamına da gelmektedir. Aydınlarımızın veya öyle geçinenlerin olayları doğru okuyup, doğru algılamaları ve kamuoyunu doğru bilgilendirmeleri ise son derece önemlidir. Unutmayalım ki, “tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir.” Yazanlar mutlaka yapanların bıraktıkları belgelere sadık kalarak olayları yorumlayıp aktarmalıdırlar.

Emekli Albay Dr. Zekeriya Türkmen

(24-26 Mayıs 2010 tarihlerinde Çanakkale’de 18 Mart Üniversitesi ile ATASE Bşk.lığı tarafından ortaklaşa yapılan “95’ncu Yıldönümünde Çanakkale Muharebeleri ve Atatürk” konulu sempozyumda sunduğumuz bildiride 19’ncu Tümen Harp Ceridesine dayanarak 25 Nisan 1915 kara harekatı hakkında açıklamalarda bulunmuştuk. Bununla ilgili ayrıntılı bilgi için bk., Zekeriya Türkmen, “19’ncu Tümen Ceridesine Göre Çanakkale Muharebeleri’nde İlk Gün: 25 Nisan 1915 Kabatepe-Arıburnu-Conkbayırı Bölgesindeki Muharebeler”, Askerî Tarih Araştırmaları Dergisi Özel Sayı, Sayı: 16, Ağustos 2010, Genelkurmay ATASE Bşk.lığı Yay., Ankara 2010, s. 215-265. Bu makale özetlenerek www.geliboluyuanlamak.com adlı internet sayfasında “19 ncu Tümen Ceridesine Göre Çanakkale Muharebeleri’nde İlk Gün: 25 Nisan 1915” adıyla yayımlanmıştır.).

#AtatürkBilgiİleSevili