Ne para pul, ne şöhret, ne caka…

Neyimiz varsa hepsi yok hükmündedir.

En temel gerçeğim öğretmenliğimdir..

İçinden ekmek yediğim tek işimdir…

Onun da aslında bir günü yoktur, adam olana hergün öğretmenler günüdür.

Yeter ki hakkını vererek yapılmış olsun.

Çiçek de istemez, pilot kalem de…

Ciğerimizin orta yerinde ilk sınıfa girdiğimiz gün gördüğümüz fakir ve yetim çocuğun gözünün feri bir ok gibi çakılıdır. Başka şefkat istemeyiz, başka duada istemeyiz… Sadece sadelik, gerçeklik ve yaptığımız “insan doğurtan sanat”ın bu millete bir faydası olsun…

Tek derdimiz, beklentimiz budur..

Hiç bir kitap insanın, kendi kanından olmayan insan yavrusuna hayatı öğretme meşgalesine bu kadar değer biçemez…

Biz bildiğimiz işi bildiğimiz gibi yapmaya 25 Kasımlarda da devam edeceğiz…

Çocuk kalplerine dokunmaya “İnsanoğlu Yapmaya” devam edeceğiz…

Bu başını unuttuğumuz yazının sonuna doğru; güne gerek yok, çiçeğe de…

Lakin kardeşim biz de “Büyük ve Yaşanır Bir Türkiye” hayaline her Allahın günü harç taşıyoruz, adam üretiyoruz ya; bi farkında olunsun, günübirlik boş hamaset günlerinde değil, hergün, mesela bizim fırıncıya, veya bekçiye veya çaycıya duyduğumuz, gösterdiğimiz cinsten, biraz hürmet,

biraz saygı…

Çok mu istedik? Biraz…

Çok az…

Öğretmen olmayanların öğretmen olmayanlara salladığı boş laflar gibi değil;

Sahiden, gerçekten ve içten,

tüm meslektaşlarımın gününü kutlarım.