Üç geliş üç gidişli Amerikalıların “high way” dedikleri yerden on onbeş metre kadar yükseltilmiş; kamyon, tır, traktör gibi araçların giremedikleri, yer yer kar birikintileri olan yolun orta şeridinde orta hızla sürüyorum altımdaki atmış iki model arabamı. Arabanın bakımı tam, tekerlekler kar tipi…Denver’e yaklaşmış, nasıl memnunlukla karşılanacağımın, Jack’in oğlu on yaşındaki Jim’in beni görünce sevinçle boynuma atılacağının hayalini kurarken ansızın sol dikiz aynasından bir arabanın hızla üzerime doğru geldiğini görünce direksiyonu aniden sağ şeride kırınca aynada gördüğüm araç beni adeta sıyırıp geçti geçmesine ama ben kontrolü kaybetmiştim. Sağdaki şeridin en sağına gelince sola…soldan sağa üç şerit arasında zik zak çizip kontrolü sağlayamayınca nasıl oldu ise geliş yoluna geçip geliş yolunun en sağdaki şeridinden gelmekte olan bir arabaya çarpınca iki arabada geliş yönlerine doğru döndüler. Ben yaşadığım beş on saniyelik kısacık o anda; çocukluğumdan başlayıp o ana kadar olan nerede ise tüm yaşamımı kare kare yaşadım. Bende bir şey yoktu, baktım çarptığım arabadan inen ana, baba ve çocukta da bir şey yok gibi …Arabadan inip yere çömelip başımı ellerimin arasına almış, yaşadığım şokun içinde kara kara düşünürken başıma narin, yumuşacık bir el dokundu. Başımı kaldırdım; iri iri olmuş masmavi iki göz, kaygılı genç bir yüz, hemen yanında uzun boylu, sırım gibi, yüzündeki ifadeden kızgın mı üzgün mü olduğu belli olmayan bir adam, adamın bacağına sarılmış, korkudan yüzünün rengi atmış on yaşlarında bir kız çocuğu. Öbürleri sessiz kalırken kadın sordu,

“İyi misin?”

“İyiyim, sizin de iyi olduğunuzu görünce çok sevindim. Ayrıca bu kazaya sebebiyet verdiğim için çok üzgünüm…Bu çarpışma olmasaydı yoldan aşağı uçmuştum…” elimle yoldan aşağısını gösterirken ‘bizim memlekette olsa saçımı başımı yolup ağzımı burnumu kırarlardı’ diye aklımdan geçirip müşfik ellerin sahibine yarım yamalak da olsa minnetle gülümsedim.…

Hemen çok geçmeden trafik polisleri, arkasından çekiciler geldi. Ölçüp biçip bana nasıl olduğunu sordular. Düzenledikleri biri arabanın çekileceği hurdalıkla ilgili, öbürü de trafik mahkemesine çıkacağım tarihi içeren belgeyi verirlerken nereye gitmekte olduğumu sordular. Söyleyince beni arabalarına alıp Jack’lerin evin önünde “İyi yıllar, geçmiş olsun!” deyip bırakıp gittiler.

Yaklaşık otuz-kırk gün sonra duruşma için adliyeye gittiğimde avukatım olup olmadığı soruldu. Olmadığını söyleyince bir avukat görevlendirdiler. Duruşma başlayınca yargıç bana suçlu olup olmadığımı sordu. Değilim deyince yemin eder misin dedi. Ederim deyip olayı olduğu gibi anlattım.. Hemen hemen boş olan duruşma salonunun ön sıralarında oturmakta olan bir bey ayağa kalkıp tanıklık yapmak istediğini söyledi. Yargıç olur verince, tanık kürsüsünde olayı baştan sona gördüğünü, olayın anlatıldığı gibi gerçekleştiğini anlatınca aklanıp çıktım.