Thomas Curran ile Andrew Hill’in İngiltere, ABD ve Kanada’da yaptığı araştırmalar, 1989 – 2016 yılları arasında üniversite öğrencileri arasında mükemmeliyetçilik eğilimlerin giderek arttığını gösteriyor.
Bu durum yeni kuşakların daha başarılı olduğu değil, daha üzgün, daha hasta ve potansiyelini tümüyle kullanamadıkları anlamına geliyor.
Mükemmeliyetçilik insanı geri tutan bir özelliktir. Hata yapmak ve bunlardan öğrenmek yetişkin insan olmanın bir parçasıdır; insanı kariyerinde ve genel olarak ilişkilerinde daha başarılı kılar.
Mükemmeliyetçi insanlar, ne pahasına olursa olsun hata yapmaktan kaçınmakla hedeflerine ulaşmayı zorlaştırır.
İnsanı geri tutmanın yanı sıra depresyon, endişe, saplantı, beslenme bozuklukları, kronik yorgunluk, uykusuzluk, kronik baş ağrısı, hazımsızlık, erken ölüm ve intihar gibi bir dizi önemli soruna da yol açabilir.
Elbette bir miktar mükemmeliyetçilik gereklidir bu nedenle bu kavram ‘sağlıklı’ ve ‘sağlıksız’ olarak iki farklı bakış açısı ile incelenmelidir.
Yüksek standartlara sahip olma, motivasyon ve disiplin gibi özelliklerden dolayı ‘sağlıklı’ olabilecek eğilim, insanın kendisini hiçbir zaman yeterince iyi görmediği ve bu yüzden hedeflerinden geri tutan bir hal kazandığında sağlıksızdır.
Çok çalışıp da kötü not alan bir öğrenci “Hayal kırıklığına uğradım, ama sorun değil; hala genel olarak iyi bir insanım” diyorsa bu sağlıklıdır. Ama “Hep başarısız oluyorum, yeterince iyi değilim” şeklinde bir değerlendirme mükemmeliyetçiliktir.
Bazen özenli olmakla mükemmel olmak birbirine karıştırılabilir.
Özenli insanlar bir sorun çıktığında onu aşmanın yolunu bulurken, mükemmeliyetçiler yoldaki her tümseği hisseder ve hemen strese girer. Bu durum da onları edinmek istedikleri başarıdan alıkoyar.
Mükemmeliyetçiler için performans ile benlik algısı iç içe geçmiştir. Başarılı olamadıklarında sadece yaptıkları konusunda hayal kırıklığı değil, kendi kimliklerine dair de utanç hissederler. Sonra da mükemmeliyetçilik bu utancı hissetmemek için bir savunma taktiği haline gelir. Eğer mükemmelseniz başarısız olmaz, başarısız olmazsanız utanç da hissetmezsiniz.
Böylece mükemmeliyetçilik arayışı kısır bir döngü haline gelir ve böyle bir şey olanaksız olduğundan sonuç vermeyen bir arayıştır.
Mükemmeliyetçilik ve tükenmişlik üzerine yapılan 43 çalışmanın 2016 yılı meta-analizinde, sporcuların, çalışanların ve öğrencilerin, yüksek kişisel standartlara sahip olma gibi özelliklerden yararlanmadığını, tersine bu durumun onlarda olumsuz etkiler yarattığını ortaya koyuyor.
Mükemmeliyetçilik tehlikelidir
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre rekor sayıda genç ruhsal sağlık sorunundan mustarip. Depresyon, endişe ve intihar düşüncesi on yıl öncesine kıyasla çok daha yaygın.
Bu tür sorunlara karşı koruyucu olabilecek şeylerden biri kişinin kendisine karşı merhametli olmasıdır ki mükemmeliyetçilik takıntısı olan kişilerde bu yoktur. Onların sıkça yaptığı şey kendisini eleştirmektir ve bu da zamanla depresyona yol açar.
Akıl sağlığı sorunları elbette sadece mükemmeliyetçilikten kaynaklanmaz; ancak bu sorunların bazıları da mükemmeliyetçiliğe yol açabilir.
Örneğin yakın tarihli bir araştırma, bir yıllık bir süre boyunca, sosyal kaygısı olan üniversite öğrencilerinin mükemmeliyetçi olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu, ancak bunun tersi olmadığını buldu.
Mükemmeliyetçilik konusunda 30 yıldır araştırma yapan ve bir değerlendirme cetveli geliştiren Gordon Flett, bu eğilimdeki insanların “sürekli stres halinde” olduğunu söylüyor. Ayrıca “işkolik” bir savunma da geliştirmişlerse rahatlamaya zaman bulamayıp beyni ve bedeni sağlıklı işlemekten mahrum edebiliyorlar.
Mükemmeliyetçilik artışı neden kaynaklanıyor?
Ya da soruyu aslında şöyle sorabiliriz, nereden kaynaklanmıyor?
Sonuçta piyasa temelli bir toplumda yaşıyoruz ve başarılarımızla değerlendiriliyoruz. Öğrenim hayatımız sürecince rekabet ortamında bulunuyoruz. Ve buna daha fazlasını başarması için çocuklarını üzerinde sürekli baskı uygulayan ebeveynler eşlik diyor. Akademik başarıya odaklanmanın mükemmeliyetçilik ile ilişkisi artık bilinen bir gerçek.
Çocuklarına hata yapma fırsatı vermeyen aileler sonuçta faydadan ziyade zarar veriyor anlayacağınız…
Aynı zamanda başarısızlık korkusunu sosyal medya da önemli etkide arttırıyor. Sonuçta gerçekçi olmayan standartlar sadece gençlerin değil yetişkinlerin bile kendileri hakkında endişe etmelerine neden olabiliyor.
O sürekli eleştiren bakış açısının yerine insanın hem kendisine hem de başkalarına karşı daha merhametli bakmasını sağlamak, bu tutumun aslında bir sorun olduğunu anlamak sizi ve gençlerimizi mükemmeliyetçilik hastalığından uzaklaştırıp, daha özgür ve yaratıcı kılabilir…
Kaynak: Matematiksel