Pandemi sürecinde kapatıldı, bir daha açılmadı. Koltuk değneği ile kısa mesafeli yürüyüşler yapıyorum. Ayak kırılınca akıl veren çok oluyor. Kimi diyor, “Bas, üstüne bas.” Bazıları da “Bol bol yürü” diyor. Başa gelmeyince, yaşanmayınca insan bilmiyor.

Hayatın içinde yaşanılan her gün nasibi olana öğretici bilgiler veriyor.

Her neyse ben yürümek adına kısa mesafeli dolanıyorum. Hareketsizlikten kireçlenme olur diye endişelerim var, korkuyorum. Yoruldum, kahvenin önüne oturdum. Tam bu esnada küçük bir çocuk geldi, sordu:

-Adnan amca ayağın nasıl, daha iyileşemedin mi?

Elinde akıllı bir telefon, sordum:

-Ne kadar güzel telefon bu, kaç para?

-5 bin lira Adnan amca. Ama ben bunu değil Ayfon 11 istiyorum.

-O kaç para?

-8 bin beş yüz lira.

Bu çocuk bu telefon ile ne yapar, ne eder? Bilmiyorum.

Geldiğimiz son durum bu.

Bu çocuklara bu telefonları veriyoruz da soran, eden var mı?

Dünyanın neresinde, hangi ülkesinde böyle bir durum var?

Varsa bile kötü örnek emsal teşkil etmez.

İnternet’te gruplardan birinde okudum. Bir kadın paylaşmış, diyor ki:

“9 yaşında kızıma adamın biri buluşmak için yazmış, ne kadar şanslıyım ki kızımdan önce ben okudum. Kızımın adı ile adama yazdım, adres verdim çağırdım. Adam gelince de güzel bir sopa yedi…”

Kadının yazdıkları uzun, devam ediyor. Ama ben kısa kestim.

Bizim büyüklerimiz bize, “Devlet Baba” diye öğrettiler. O zaman “Devlet Baba” ne yapacak? Bu kadına hesap soracak, diyecek ki:

– Bu kadar arıza varken 9 yaşında kızının sosyal medya da işi ne?

Sosyal Medya da hesap sahibi olmanın da bir yaşı, zamanı olmalı. 18 yaş altı çocuklar, gençler uzak tutulmalı. Bunu da “Devlet Baba” yapmalı.

Devlet, babadır.

Babanın görevi çocuklarını, vatandaşlarını, halkını, evlatlarını korumaktır.

Baba değilse devlet, o zaman sözüm yok.

Sosyal Medya da şarlatan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan çok. Adamlar ne içiyorsa: Bonzai mi, tiner mi çekiyor, yoksa elde yapım mı? Bilmiyorum. Aslı olmayan paylaşımları yapıyor, bir şey diyenlere de hakaretler ediyor, aşağılıyor ve sonrasında küfür ediyor. Devlet Baba, böyle adamlara da ayar çekmeli.

Fikir ve düşünceler küfürler edilerek değil, yeni düşünce ve fikirlerle savunulabilir. Ama önce saygı, sonra da sevgi olmalı. Saygıdan yoksun, sevgisiz toplumların Neronlar’ı da Brütüsler’i de bol olur. Analar ve babalar, çocuklarına önce sevgiyi ve saygıyı öğretmeli. Büyükler, küçükleri sevmeli, küçükler de büyürleri saymalı…

Bugünün küçükleri, yarının büyükleri…

Bu, unutulmamalı.

Sen şimdi bir ana, baba olarak ufacık çocuğuna 3 – 5 bin liraya telefon alırsan, her dediğini yaparsan. Sen tarlada, orada burada işin de çalışırken çocuğun evde akşama kadar yatarsa, sosyal medya da sörf yaparsa, sen ana baba olarak evlat değil, hain yetiştiriyorsun. Çocuğunun her isteğini bir emir gibi kabul edip yerine getiren ana babalar, sizler yarınlara mutsuz, doyumsuz insanlar yetiştiriyorsunuz.

Geçen gün “Çatlak Sedat” diye bilinen arkadaşımla oturmuşum, bir başka arkadaş geldi. Sohbet de dedi ki:

– Benim çocuk ot kullanıyor, tiner kullanıyor. Korkuyorum.

– Hadi be yea.

– Sen ölünce ne var ne yok, hepsini satıp yiyeceğim, diyor.

Atalarımız ne diyor?

“Evladını dövmeyen dizini döver.”

Dövmenin en iyi yolu, yöntemi eğitimdir.

Ne verirsen onu alırsın.

Kısaca aldığın, verdiğindir…