Bazı kaynaklar liderliğin tanımını şöyle veriyor: Durumu çabuk kavrar, zamanı gelir gelmez çabuk kararlar verir ve kararını enerjiyle uygular. Bir liderin yaptığı işlerde prensipleri vardır ve bu prensiplere uygun hareket eder. İyi bir yönetici iyi bir vazife adamı olduğu kadar, heyecanlı bir şevk adamı da olmalıdır. Lider bir olayı her açıdan her şeyi tartarak inceler, her şeyin özünü bulur, ayrıntılara saplanmaz.

Bu tanım Atatürk’ün liderliğini pekiştirmektedir. Herkesin kabul ettiği gerçek, Mustafa Kemal Atatürk doğru zamanda, doğru kararlar veren büyük bir liderdir.
Büyük liderlerin ana vasıflarından biri “cesur” olmak, yani inandığı bir şeyi hayata geçirmek için önündeki engellerle başa çıkabilmektir. Atatürk’ün en dikkat çekici vasıflarından biri bu anlamda “cesur” olmasıdır; davasındaki samimiyeti, kararlı ve sabırlı olması, tüm zamanını hedeflerini hayata geçirmek için adaması ve inandığı değerlerden asla ödün vermemesi, onun bu vasfından kaynaklanmaktadır. Mustafa Kemal doğru bildiği yolda yalnız kalacağını bilse dahi tek başına yürüyebilecek bir insandır.

Genellikle benimsenmiş olan bir görüşe göre, “Büyük adamları büyük milletler yetiştirir”.
Tarihî gerçeklere dayanan bu görüşten hareket ettiği anlaşılan bir asker-diplomat; 1920’li yıllarda ülkemizde Amerika Birleşik Devletleri temsilcisi olarak bulunmuş olan General Sherrill (Charles H.), “Bir Elçiden Gazi Mustafa Kemal” adlı eserinde şöyle diyor: “… Bir milleti anlamak için, onun liderlerini incelemekten daha iyi bir yol yoktur. Türkler, Mustafa Kemal gibi, çağımızda henüz hiç kimsenin aşamadığı büyüklük ve yetenekte çok nadir bir insan yetiştirmiştir.”