İlçe esnaflarımızdan Nisan Karaca’nın düzenlemiş olduğu etkinlikte Burdur’un Karakent köyü yakınlarındaki Lisinia Doğa Proje Sorumlusu Öztürk Sarıca konuşmacı olarak katıldı.

Seminere Çivril Belediye Başkanı Niyazi Vural’ın başka bir programı olmasından dolayı kısa bir ziyarette bulunurken Tarım ve Orman İlçe Müdürü Ahmet Kocakaplan, Çivril Ziraat Odası Başkanı Mehmet Özkul, Halk Eğitim Müdürü Ramazan Eroğlu ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasından ardından Konuşmacı olarak katılan Öztürk Sarıca lavanta ve adaçayı yetiştiriciliği hakkında bilgiler verdi.

Ailesinden pek çok kişiyi kanserden kaybetmesi, eğitimi sırasında aldığı toksikoloji ve çevreye ilişkin dersler ile doğanın hızlı bozulmasına dair teşhisi üzerine projenin hayat bulduğunu ifade eden Öztürk Sarıca; “Ailemden beş kişi kanserde kaybettikten sonra hibe, fon kullanmadan yaptığım bu projeye toplamda 3 milyon yatırdık ve hiçbir maddi beklentimiz yoktur. Derdimiz gelecek nesillerin sağlığı. Çünkü hiç kimse kefenle para götürmüyor. Ancak sağlıklıysanız yaşıyorsunuz. Ülkeniz sağlıklıysa ayakta kalıyor ve yaşıyor. Dolayısıyla mücadelemiz tamamen doğa yönünde. Burdur’un Karakent köyü yakınlarındaki Lisinia Doğa Yaşam Alanı ve Yeşilova Akçaköy’deki Lavanta Deresi’nde 4 yıl önce lavanta üretimi başladık. Geçen yıl Lisinia Doğa Yaşam projesini 400 bin kişi ziyaret etti.” Şeklinde konuştu.

SARICA; “YURTDIŞINA LAVANTA SATAN TEK FİRMAYIZ.”

Lavanta ve su tüketmeyen aromatik bitkilerin hem katma değeri yüksek hem de çevreci ürünler olduğuna işaret eden Öztürk Sarıca, “Bu ürünlerin üretimiyle hem su tasarrufu sağlanıyor hem de üretilen katma değerli ürünlerle çiftçiler kazanıyor. Dolayısıyla sulu tarıma alternatif bir tarım modeli geliştirilmiş oluyor. Lavanta nın üzerinde yüzlerce kelebek ve zararlı böcekler var. Sabahın erken saatlerinde bu kelebekleri kuşlar toplar. Doğada siz ilaç kullanımını sınırlandırırsanız bir süre sonra orada pek çok hastalığın ve pek çok zararlının olmadığını görürsünüz. Lisinia Doğa Yaşam projesi bunların ispatlarından bir tanesidir. Biz şuanda ürettiğimiz ürünlerin tamamının yurt dışına satabiliyoruz. Ekolojik sertifikamız olduğu için yurtdışına lavanta satan tek firmayız.” dedi.

LAVANTA; SOĞUĞA, SICAĞA VE SUSUZLUĞA ÇOK DAYANIKLI

Lavantanın soğuğa, sıcağa ve özellikle susuzluğa çok dayanıklı olduğunu ifade eden Sarıca; “lavanta intermedia türünün üretimini de yapıyoruz. Aslında Türkiye’ye dikilmesi gereken tür bu ama yıllardır daha yağlı ve yağı yüksek fiyata satılan türler üretiliyor. Susuz tarım modellemesinde tüm dünyada hızlı şekilde artan küresel ısınma ve buna bağlı farklılıklar sonucu ciddi anlamda sularımız kayboluyor. Su kayıplarını tekrar yerine koymak için alternatif ürünlere yönelmek gerekiyor. Bunların en başında aromatik bitkiler lavanta ve adaçayı geliyor. O yüzden lavanta ve adaçayının ülkemizde yaygınlaştırılmasını çok önemsiyoruz. Bu arada lavantayı domuzlar yemez, inekler eşeklerde yemez. Kokusundan nefret ederler, kokuların çok itici gelir onlara. Domuzların tek bir lavantayı söktüğünü görmedik. Türkiye’nin şuan 13,5 ton bir lavanta yağına ihtiyacı var. Şuan ürettiğimiz 3,5 ton. Şuan Türkiye’ye lavanta yağı yurtdışından geliyor. ” dedi.

SARICA; “MISIR VE YONCA ÜRETMEYELİM.”

Fransa da 40 yaşına kadar yaşayan lavantalar olduğunu söyleyen Sarıca; “Fransa hastalıklardan nasıl kurtuldu. İlaçlar çözüm değil. Bilinçli ilaç kullanımı önemli. Dünyada Kanser eden ilaçların ilk iki sırasında tarım ilaçları vardır. Kanser olursunuz ve başkasını kanser edersiniz. Özellikle böcek ilaçları ve ot ilaçları. Ülkemizin doğası için ve özellikle ülkemizin suları için bu proje. Son yıllarda savaşların en büyüğü sularla alakalı. Ortadoğu savaşlarının en büyük problemi sadece petrolle değil. Ülkemizin suları değerli. Şuan ki sulara sahip çıkmak adına projeler yürütmeye çalışıyoruz. Yetiştirdiğimiz aromatik bitkilerin tamamı susuz yetişen bitkiler. İnekleri doyurmak için mısır ve yonca üretim, başladı. Siz içme sularınızla eğer mısır ve yonca üretirseniz içme suyunuz kalmaz.” şeklinde konuştu.

ANADOLU TARIMIN BEŞİĞİ

Türkiye’nin pek çok yöresinde önümüzdeki son 20 yılın suları çekilmiş ve yonca üretilmiş durumda olduğunu ifade eden Sarıca; “ Küresel ısınmadan dolayı derelerimiz kurumuş durumda. Yer altı sularımız kalmadığı zaman komşu ülkelerden kim bize su verecek? Hiç kimse veremeyecek. Suyumuz çok değerli. Büyükbaş hayvancılık yerine küçükbaş hayvancılık yapalım. Onlar çok su tüketmiyorlar. Onun dışında Türk Köylüsü aromatik bitki üretsin. Çünkü Anadolu bu tarımın beşiği. Çünkü Anadolu’daki bu bitki çeşitliliği hiçbir yerde yok. Biz buna sahip çıkıyor muyuz? Hayır. Çünkü hangisinden çok para kazanılacak oraya. Gerisi ne yaparsa yapsın. Gelecek nesillerin içme suyu bitmiş çok da umurumuzda değil. Etiniz bittiğinde kutuplardan bile su getirebilirsiniz. Ama suyunuz bittiğinde kutuplardan su getiremezsiniz. O yüzden kuruyan bir Burdur Gölümüz var. Sadece su değil derdimiz. Sulak yerlerimiz, derelerimiz kuruyunca ne olur biliyor musunuz? Aral Gölünün akıbetini paylaşırsınız. Aral Gölü ne oldu? 3 yıl içinde bir milyon kişi kanser oldu. Bir rüzgâr gelir ne kadar kimyasal var uçurur. Ondan sonra da siz hasta olursunuz. Bu ülkede çok kişi hasta olacak ve diyoruz ki tedbirleri şimdiden alalım. Sular çekilecekse yavaş yavaş çekilsin ki o kirliliklerin üzeri bitki örtüleri örtülsün. Türkiye’de çukurlar fabrika sanayi atıkları ve çevresel atıkların birikme yeridir. O sular oradan kaybolduğunda insanları hasta eder. O yüzden susuz tarıma insanların biran evvel geçmesi gerekiyor ve Türk köylüsü bundan daha çok kazanabilecek durumda. Ve bunların hepsi yetişir.”dedi.

SARICA; “ADAÇAYI KONUSUNDA TÜRKİYE LİDER KONUMUNDA OLABİLİR.”

Adaçayı üretiminde dünyada iki tane lider ülke var. Amerika ve Rusya. Bu ülkenin her yerinde yetişiyor. Sizin adaçayınız ne oluyor? Yolunup yurtdışına gidiyor. İyi para ile de alınıyor. Neden yolunuyor? Bir on yıl sonra dağlarınızda adaçayı kalmayacak. Kökü ile birlikte gidiyor. Bu kendiliğinden yetişiyor. Ülkemizden kökleyerek götürüyor. Köklendiği bir yerden tekrar devam etmez ki. Adaçayı varlığımız ciddi anlamda azalıyor. Hâlbuki bunun tarımı Türkiye şartlarında o kadar kolay ki. Allah göstermiş gözümüzün içine kadar sokmuş. Al bunu yetiştir diye. Ama Türkiye’nin öyle bir derdi yok ki. Hatta Adaçayı konusunda Türkiye lider konumunda olabilir. 46 farklı adaçayı türü var. Susuzluğa son derece dayanıklı. 2 milyon adaçayı fidesi yetiştiriyoruz. Bunun yarısını satıyoruz yarısını üretiyoruz yaygınlaşsın diye. Fidesi 50 kuruş. 15-20 yıl verim veriyor. Sizden gübre ve su istemiyor. Kuru olarak satabiliyorsunuz, yağını satabiliyorsunuz. Adaçayı ve lavantanın dikim zamanları kasım ayının 15 den sonra ve Mart Nisan aylarında dikimlerin yapabilirsiniz.

Adaçayının midedeki kötü bakterileri öldürdüğünü söyleyen Sarıca; “15 sene önce amcanın bir tanesi adaçayı kısırlık yapar dedi. Arkasından ne oldu biliyor musunuz? Mide ağrıları neden çoğaldı. Bu ülkeye mide ilaçları geldi. Önceden çay mı içersiniz adaçayı mı içersiniz diye sorulurdu. Çünkü iki güne bir içilen aday çağı bakterileri öldürür. İlaç sanayisi para kazansın diye. Adaçayı ve ardıç çayı bu bakterileri öldürür. Avrupa’da ve Doğu Asya da size penesilin hiç vermezler. Genelde yağını verirler ve bu yağlarda Türkiye den gider. Kökleri buradan gider, yağı yurtdışından çıkar ve özellikle bu iki ülke satar.”

SARICA; “ADAÇAYI VE LAVANTAYA YABANİ OTLARI ÖLDÜRÜYOR”

Her yıl 5 Bin kişi Fransa’ya Lavanta bahçesinde fotoğraf çektirmeye gittiğini söyleyen Sarıca; “ Biz de dedik ki bunun 4 bin kişisi bize gelse biz dikim maliyetimizi çıkarırız. B,iz bunu yaygınlaştırırsak dünya bize gelmeye başlar. Nitekim bundan üç yıl kadar önce başladık ama insanlar uçsuz bucaksız lavanta bahçesi görmek istiyorlar. Kurulumunu ona göre yapmıştık. Şimdi dünyadan insanlar buraya geliyor. Lavanta 1.80 Aralık bırakıyoruz. Birer karış arayla dikerek gidiyoruz. Dekarına iki bin fide kullanıyorsunuz. Dolayısıyla arasında ot da yetişmiyor. Adaçayı ve lavanta üretmiş olduğu kokular sayesinde yabani otları öldürüyor. İkinci yılında verim almaya başlıyorsunuz.” Şeklinde konuştu.

SARICA; “YENİLEBİLİR KREMLER YAPIYORUZ.”

Geliştirilen ürünlerin aynı zamanda yenebilir ve içilebilir olmasını da bir prensip olarak kabul ettiklerini söyleyen Öztürk Sarıca; Aromatik bitkilerin katma değerinin yüksek. Lisinia Doğa’da lavanta başta olmak üzere, kekik, ardıç, nane, adaçayı gibi bitkilerin yağını çıkarıyor, kozmetik olarak kullanılsın diye dondurma kıvamında kremler yapıyoruz. Bunların tadına bakabilirsiniz. Yenebilir kremler. Bunların formüllerini herkese veriyoruz. Bu alanda uzmanlaşmış markaların hammaddeyi Türkiye’den alıp, başka karışımlar yaparak 50 katına tekrar ülkemize satıyorlar. Katma değer yaratıyoruz ülkemize… İnanıyorum ki bir süre sonra bu ürünler ülkemizde üretilecek ve Türkiye bunları yurtdışına satmaya başlayacak” diyor.

Hem konuşmacıların hem de dinleyicilerin memnun kaldığı seminerin Ocak ayında yeniden düzenleneceğini kaydeden Nisan Karaca; “Çivril’de lavanta ve adaçayının yetiştirilebilir olduğunu hocamızdan da öğrenmiş bulunuyoruz. Bu yaptığımız ilk bilgilendirme semineriydi. Ocak ayında da yine Öztürk Sarıca hocamın katılımı ile bir seminer daha düzenleyeceğiz. Bugün gelemeyen vatandaşlarımızın bu değerli bilgileri almak için Ocak ayında geleceklerini düşünüyorum.”dedi.

Editör: Haber Merkezi