Dini bayramlarımızdan Kurban Bayramı’nı; millet olarak yakınlarımızla, dostlarımızla, tanıdıklarımızla yüz yüze, telefonla, mesajla veya sosyal medya üzerinden temas kurarak kutladık. Esasen yüz yüze göremediklerimizi, iletişim vasıtalarıyla Kurban Bayramı vesilesiyle arayıp sormak önemli hasletlerimiz olan hatırlamak/hatırlanmak duygusunu da yerine getirmiş olduk.

Her dini bayramlarda olduğu gibi şehit yakınları, Kurban Bayramı’nı buruk geçirdiler. Mezarlıklarda duygusal anlar yaşandı. Mezar taşlarını okşayan ana ve baların elleri, gözyaşları döken evlatların duygusallıkları tekrar yaşandı. Bu vesileyle ebediyete intikal eden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize acil şifalar diliyorum. Şehit ve gazi ailelerini sahiplenmeliyiz. Sadece resmi kurumlara bırakmamalıyız. Sivil toplum örgütleri öncü olmalılar.

Arife günü Çivril’de ailece Huzur Evi’ni ziyaret ettik. Öncelikle Çivril’e güzel mekânı kazandıran ebediyete intikal etmiş Kadir Kameroğlu ve İsmail Özcan’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Tabii ki katkıda bulunan Çivrilli hayırsever vatandaşlarımızın katkıları da önem arz ediyor. Acaba adını “Yaşlı Yaşam Merkezi” olarak ifade etsek daha doğru olur mu? Diye düşünüyorum. Sosyal medyada ziyareti paylaşırken de “Yaşlı Yaşam Merkezi” olarak yazmıştım. “Yaşlı Yaşam Merkezleri”nin sayısını artırmak ta yarar vardır.

Bulunduğumuz yaşamın değerini anlayabilmek için, cezaevlerinden, hastanelerden, kabristandan ve yaşlı yaşam merkezlerinden ibret almamız gerekiyor. Cezaevleri; özgürlüğün, hastaneler; sağlığın, kabristan; ömrün, yaşlı yaşam merkezleri; gençliğin ne kadar önemli ve değerli olduğunu görebileceğimiz mekânlardır.

Dini bayramlar; küslüğün, dargınlığın ortadan kalkması, huzurun, kardeşliğin ve barışın tesisi için dinimizin buyruğudur. Karşılıklı sohbet etme zorunluluğu olmasa da selamlaşarak gönül kırgınlığı yumuşatılabilir. Mahallemizden başlayarak yaşadığımız ortamda huzuru ve barışı tesis etmek toplumsal barış için önem arz ediyor.