Ancak dünyamız, vatanı bir baştan bir başa işgal edilmiş, devletin kaderine hükmeden kişileri hür yaşama azmini yitirmiş, birbiri ardına gelen savaşlar nedeniyle ordusu yıpranmış, dağılmış ve silahları elinden alınmış, hazinesi boş ve daha vahimi varlığını ve hür bir devlet olarak yaşama ümidini yitirmiş bir toplumu arkasından sürükleyip, ondan yepyeni bir devlet yaratan çok az sayıda komutan ve lider görmüştür.

Komutanlık, bir askeri sevk ve idare sanatıdır. Komutan ise; bilgisiyle, ileri görüşlülüğü ile cesaretiyle, iradesiyle, adaletiyle, tutum ve davranışlarıyla birliğine sahip çıkan; onu en kritik alanlarda dahi, peşinden sürükleyerek, bu sanatı icra eden kişidir.

Atatürk’ün deyimiyle Komutan; ”Komuta ettiği birliğin barışta ve savaşta hem eğiticisi, hem yöneticisi ve hem de gözeticisidir. Komutan, bir birliğin beyni ve itici gücüdür.”

Üstün Komutanlık niteliklerine sahip olan Atatürk, askerlik hayatının bütün kademelerinde ve katıldığı bütün muharebelerde, komutanlık sanatının en değerli örneklerini vermiş ve komutanlık dehasını açıkça ortaya koymuştur.

Atatürk’ün en başta gelen niteliği ileri görüşlülüğüdür. Henüz Yüzbaşı iken, Şam’a gitmeden önce ”Asıl mesele, yıkılmak üzere bulunan imparatorluktan bir Türk Devleti çıkarmaktır.” Diyerek “Hasta adam’a“ ilk teşhisi koymuş ve on yıl önceden, Versay Anlaşması’nın 2’nci Dünya Savaşı’na neden olacağını General Mc. Arthur ile yaptığı görüşmede dile getirmiştir.

Atatürk’ün en belirgin niteliklerinden birisi de inisiyatif sahibi bir komutan olmasıdır. Çanakkale’de ordu ihtiyatı 19’ncu Tümen ile emir almadan Arıburnu’na çıkan düşmana taarruz etmesi ve muharebenin ve savaşın mukkaderatına etkili olması, bunun en iyi örneklerinden birini oluşturmaktadır.

Komutan Atatürk’ün bir başka niteliği de sorumluluktan çekinmeyen ve sorumluluğu üslenebilen bir komutan olmasıdır. Büyük Taarruz planı, tartışmaları sırasında, ordunun Afyon güneyine alarak sıklet merkezini burada teşkil etme düşüncesine karşı çıkanlara “Tarihe karşı bütün sorumluluğu üzerime alıyorum” cevabını vermiştir.

Atatürk, medeni cesareti ve kişisel cesareti yüksek bir komutan olarak temayüz etmiştir. Askerlik hayatı boyunca bulunduğu her rütbe ve makamda gördüğü aksaklıkları en üst düzeydeki amirlerine kadar çekinmeden, yazılı raporlar halinde sunmak cesaretini göstermiştir. Muharebe meydanlarında da en ön saflarda yer almış, bunun sakıncalı olduğunu söyleyenlere de “Savaşta yağan mermi yağmuru, o yağmurdan ürkmeyenleri, ürkenlerden daha az ıslatır” sözüyle cevap vermiştir.

“Yurtta sulh, cihanda sulh” sözüyle barışsever bir karakter sergileyen Atatürk’e göre ”Bir toplumun, bir milletin hayatı tehlikeye girmedikçe harp meşru değildir. Bir cinayettir. Ancak öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz” veciz ifadesi ile barışın asıl olduğuna inanmaktadır.

Sonuç olarak; Atatürk, Türk ve dünya tarihinde yer almış en büyük komutanlardan birisidir. Üstün komutanlık ve devlet adamlığı nitelikleriyle sadece Türk Ulusunun değil; tüm dünya ülkelerinin takdir ettiği ve birçoğunun örnek aldığı bir komutandır.

Aramızdan ayrılışının yıl dönümünde Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhu Şad Olsun.