Uyandığımda ezan mı okunuyordu yoksa sabah ezanı ile mi uyanmıştım bilmiyorum. Henüz aydınlanmamış, biraz serin odaya dinlenmiş, uykumu almış ve en küçük bir uyku sersemliği duyumsamadan gözlerimi açtım. Oyalanmadan yataktan çıkarken hoca da ezan okumayı bitirdi. Arkasından sıranın kendisine gelmesini bekliyormuşcasına acele ile komşunun horozu iki kez öttü. Aklımdan “erken öten horozu keserler” sözünü bu horoz da biliyor olmalı ki ötüşünü bu ana kadar geciktirmiş diye geçirip gülümsedim. Sonra niye böyle denmiş ki diye düşünürken Pembe Anam, Pembe Anamın dedikleri aklıma geldi; bir akşamüzeri “cici, ciiicii, ciiiiciiiii…!” diye kümesin hemen önünde gittikçe sesini yükselterek tavukları çağırıp eteğindeki yemleri önlerine serpiştirirken yeşil siyah kuyruğu yerlere değen, kırmızı ibiği, kocaman gövdesi ile horoza kıyamayıp, yumurtlayan tavuklara da acıyıp civcivlikten çıkıp, palazlanan bülüçlere gözü dikip, içlerinden en irisini gösterip “Ebe şunu kesem yiyem mi?” diye sorunca Pembe Anam,

“Yavrım onlar daha ötmüyor” deyince mel mel yüzüne baka kalmış olmalıyım ki Pembe Anam,

“Amadım, civcivler palazlanıp dişileri tavuk, erkekleri horoz olmaya hazır oluncaya değin erkek olanları ötmez. Ne zaman ki erkek olanları ötmeye başlar anla ki o zaman onların çocukluk dönemi bitmiştir…Eliyle akranlarından daha iri, daha uzun kuyruklu, tüyleri daha renkli, ibikleri daha büyük olanları parmağı ile gösterip bak bunlar erkek, sen onları gözle, ne zaman içlerinden biri öterse bil ki kesilebilir büyüklüğe erişmişlerdir. O zaman istediğini sana kesiveririm…Yok illa da birini keselim diyorsan, bak şu zumbuğu kesivereyim, zaten yumurtlamıyor gözü kör olmayası… ‘baktım eli ile kuyruğu hem kısa hem de yere doğru kıvrık olduğundan adeta kuyruksuz gibi görünen bir anaç tavuğu gösteriyor’…Yok horozu kesem dersen bak işte o olmaz; niye olmaz horozu kesersek tavuklar yumurtadan kesilir de ondan!”

Yıllar öncesi aramızdan ayrılıp ışıklara karışan anneannemi bulunduğu yerde, komşunun horozunu kendi halinde kümesinde ötmesine bırakıp bilgisayarın fişini taktım. Sosyal medyada sık sık dile getirilen “ beyin sağlığınıza önem veriyorsanız manyetik dalgalar yayan cep telefonu, bilgisayar…gibi elektronik aletleri olabildiğince kendinizden uzak tutun özellikle gece yatak odanıza sokmayın…!” türünden uyarılara son zamanlarda önem verir olduğumdan telefonu salonda bırakıp, masaüstü bilgisayarın fişini çeker olmuştum. Mutfağa geçip su ısıtıcısına su koyup çalıştırdım. Banyoya geçip sıkışan idrar torbamı boşaltıp yatak odasına döndüğümde perdeleri yarı aralık pencereden gelen aydınlık odanın içindeki karanlık ve serinliği kapı dışarı kovalamaya başlamıştı…