İki masa daha getirdik. Öğrencilere “Niye briç öğrenmek istiyorsunuz?” Diye o güne değin hiç soru yöneltmemiştim. Sonradan gelen beş kıza bu soruyu yöneltince beşi de hangimiz söyleyecek dercesine birbirlerine baktılar. Sonra sessizliği iri kahverengi gözlerindeki parıltıyı gözündeki gözlüğün saklayamadığı dalgalı kumral saçlı, ufak tefek olanı burnunun ucu ile masada oturan Elif’i göstererek,
“Şu Elif denen ‘Ben briç kursuna gidiyorum matematik dersim hepinizinkinden iyi olacak!’ diye hava atınca, bizde bizim ondan ne eksiğimiz var deyip kursa katılmaya karar verdik, işte buradayız!” deyip ışıltılı gözlerini gözlerime dikti…
Aradan birkaç gün geçti. Kapı tıklandı ve kapıda zarif genç bir bayan girip içeri doğru bir iki adım atıp durdu. Yanında dört beş yaşlarında görünen fıldır fıldır gözlü bir oğlan çocuğu. Hepimiz bakışlarımızı yeni gelenlere çevirdik. Ben yüzümde belli belirsiz bir gülümseme onlara doğru gidip,
“Nasıl yardımcı olabilirim?” diye sorunca.
“ Ben öğrenciniz Eylül’ün annesiyim. Bu oğlum Levent, bende briçe gideceğim diye tutturdu evde zapt edemedim. Aslında çok uysaldır…sayıları falan da bilir, yakında altı yaşına girecek…”
Bir süre suskun kalıp ne diyeceğimi bilemeden bir Levent’in bir annesinin yüzüne bakıyorum. Bu arada Levent annesinin elinden kurtulup Eylül’ün yanına koştu. Bir ablasının yüzüne bir ablasının elindeki oyun kağıtlarına bakıyor.
Böylece Levent de öğrencimiz oldu. Ara sıra hoplayıp zıplasa da idare ediyoruz. Aradan bir iki hafta geçip derslikten çıkınca hemen kapının yakınında Leventlerin annesini kapıda beni bekler buldum. Benim bir şey dememe kalmadan,
“Hocam size sormayı unuttum, kurs ücreti ne kadardı?”
Dört yıl öncesinden beri kurs ücreti olarak aylık elli lira alıyordum. Kesinlikle durumu iyi olmayan öğrencilerden almıyor ve kendiliğinden getirip vermeyen velilere de bu konuda en küçük bir şey söylemiyordum. Gülümseyerek,
“Eylül için aylık elli, Levent için yüz elli” deyince kadının ela gözleri iri iri açılıp yüzüme sorgularcasına bakarken,
“Levent için elli ders, yüz de yarı zamanlı kreş parası alıyorum”
Kadının yüzündeki gülümseme bir anda uçup gitti. Sonra çantasına davranınca ben,
“Şaka yaptım, Levent için de borcunuz elli!” deyip yürüyüp geçerken “Sen neymişsin be Ahmet! İlkokul dördüncü sınıf öğrencileri ile başlayıp çıtayı kreş çağındakilere kadar düşürdün ya, hadi hayırlısı!” diye içimdeki adam hınzırca dalga geçiyordu.